Paylaş
BAŞBAKAN Davutoğlu’nun TRT’de yaptığı açıklamalar son derece önemli. Politikacı sözlerini ayıklarsak, bir profesörün sistem ve Türkiye’nin sosyolojik bütünlüğü hakkında söyledikleri önemlidir.
Zaten Davutoğlu’nun miting meydanlarında Tayyip Erdoğan’a benzeyen fazla polemikçi, fazla hamasi, hatta Erdoğan kadar olmasa da basını hedef alan sözlerini hayretle dinlemiştim. TRT’deki konuşmasında kendisi de “Mitinglerde, kitlesel zeminde hissi öne çıkardım” diyor. Seçimlerden sonra TRT’deki açıklamaları ise soğukkanlı ve rasyoneldir.
PARLAMENTER SİSTEM
Evvela, halkın başkanlık sistemini “uygun görmediğini” belirten Prof. Davutoğlu’nun sisteme ilişkin sözleri:
“Sistem değişmediğine göre artık taşların yerine oturması lazım. Taşların yerine oturması için bu bir fırsat, hepimiz için bir fırsat. Taşları yerine oturtalım. Taşları yerine oturttuktan sonra herkes kendi görevini var olan anayasal sistem içinde yetki ve sorumlulukları da almış bir şekilde üzerine düşeni yaparsa koalisyon görüşmelerinde rahat bir rol almış oluruz.”
Sayın Başbakan, belli ki “herkesin” ve tabii Cumhurbaşkanı’nın da “görevini var olan anayasal sistem içinde yetki ve sorumlulukları” çerçevesinde hareket etmesini istiyor. O zaman sistemin rahat işleyeceğini, bir koalisyonun kurulmasıyla “hem milletin rahat edeceğini hem de bir uzlaşı kültürü doğacağını” söylüyor.
Hatırlayalım, Cumhurbaşkanı’na özel yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesi AKP’nin “üç kırmızı çizgi”sini manşet yapmıştı: Paralel yapı ile mücadele, çözüm süreci, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meşruiyeti. (9 Haziran)
Davutoğlu ise TRT’de şunu söylüyor: “Bizim adımıza kimse kırmızı çizgi deklare edemez.”
SOSYOLOJİK BÜTÜNLEŞME
Başbakan’ın altını çizdiğim sözlerinden biri de “yarı Irak, yarı Lübnan gibi etnik ve mezhep kimlikleri üzerine kimlik politikaları inşa eden” hareketleri haklı olarak eleştirmesidir.
Sayın Başbakan’a göre AKP Türkiye’nin her bölgesinden, her yerinden oy alan bir parti olarak Türkiye’nin birliği için son derece önemlidir. Bu doğrudur fakat eksiktir.
Bu noktada Sayın Bülent Arınç’ın “Türkiye’nin yarısı bizden nefret ediyor” sözünü hatırlamak gerekir. Evet, “yatay”, yani coğrafi olarak Türkiye’yi birleştiren AKP iktidarı, “dikey”, yani inançlar ve kültürel değerler bakımından ayrıştırıcı olmuştur.
AKP’nin bütün Türkiye’yi kapsayan oy tablosu, evet, “yatay entegrasyon” işlevine sahiptir. Fakat iktidar, özellikle son dört yıldaki kutuplaştırıcı ve fazla ideolojik politikalarıyla ve kamu yönetimindeki dışlayıcı tavırlarıyla “dikey” açıdan birleştirici değil, aksine kutuplaştırıcı oldu.
Alevi İslam’a inanan vatandaşlarımızı Sünni İslam’ın Hz. Ali’sinde birleşmeye çağırmak, kapsayıcı değil, dışlayıcı bir davranıştır... Bu konular siyasi partinin işi değildir üstelik.
AKP’NİN YENİLENMESİ
Rahmetli Turgut Özal’ın “dört akımı birleştirme” sloganı bir sosyolojik ve siyasi entegrasyon iradesinin ifadesiydi. Prof. Davutoğlu’na bunu hatırlatmak isterim. AK Parti, ilk dönemlerindeki gibi liberallerden, ılımlı soldan, muhafazakâr Kürtlerden ve Alevilerden de oy alabilen ılımlılığa ve kapsayıcılığa sahip bir parti haline gelmelidir. CHP’nin de muhafazakâr kesimden ve Kürt şovenizmine karşı olan sosyal demokrat Kürtlerden de oy alabilen bir parti haline gelmesi gerektiği gibi.
O zaman Türkiye “yarı Irak, yarı Lübnan” tehlikesinden uzaklaşır, partiler arası ilişkiler rasyonelleşir, siyasi rekabet de ekonomik ve sosyal politikalara odaklanır.
Sayın Davutoğlu konuşmasında bu içeriğe girmemekle birlikte, “AK Parti’nin yenilenmesi bağlamında ilk adımı attık” diyor. Davutoğlu’nun bu yaklaşımları için ben de inşallah diyorum.
Paylaş