Paylaş
Çünkü ayrılıkçı bir milliyetçilik hareketidir, silahlıdır, silah bırakmaya hiçbir zaman niyetlenmemiştir.
Dahası, totaliter bir hareket olduğu için “demokratik usuller” de bir anlam ifade etmiyor.
Devlet “çözüm süreci” döneminde, karşısındaki hareketin bu niteliğini çok iyi biliyor olmalıydı. Halbuki çözüm sürecinde PKK’nın “kendisine çekidüzen vereceğini” bile ummuş devletimiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün TRT’de söyledikleri şöyle:
“Çözüm süreci içerisinde valiler kendilerine verilen talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı operasyonlara girmedi. Belki kendilerine çekidüzen verirler, belki bu şekilde devam etmezler; ama maalesef kendilerine çekidüzen vermediler tam aksine bu süreç içerisinde ne yazık ki bir hazırlık safhasının içerisine girdiler.”
Sayın Cumhurbaşkanı PKK’nın o dönemde silah stokladığını da söylemişti.
PKK NASIL HAZIRLANDI?
PKK’yı da yöneten KCK’nın ne olduğu, ideolojisi, “demokratik özerklik” denilen totaliter yapısı iyi bilinseydi devlet daha dikkatli davranabilirdi.
Bunun için büyük, ince, karmaşık istihbarata da ihtiyaç yoktu. PKK yayınlarını, KCK Sözleşmesi adlı belgeyi, kongre kararlarını okumak yeterdi. Bu noktada size iki yıl önceki yazımın bir bölümünü aktarıyorum:
“Çözüm süreci denilen yolda kaygı verici işaretler var.
Böyle giderse, bırakın çözümü, eskisinden daha sıkıntılı bir sarmala kapılabilir Türkiye.
Evet, PKK adam öldürmüyor ama totaliter yapılanmasını güçlendirerek ve bölgede totaliter bir hâkimiyet kurmaya çalışarak çok daha tehditkâr bir strateji uyguluyor. ‘Süreç bozulmasın’ diye devletin bir ölçüde hareketsiz kaldığı bugünkü ortamda, evet çok şükür şehit cenazeleri gelmiyor, gençler ölmüyor ama PKK’nın daha büyük bir tehdit haline gelmeye yöneldiğini gözden kaçırmamak gerekir.” (16 Temmuz 2013)
Çok açık, çok net değil mi?
‘SİLAHLI HAZIRLIK’
Aynı yazımın devamında “Silahlı Hazırlık” ara başlığı altında KCK’nın yayınladığı “Tutum Belgesi”nden alıntılar yapmıştım. Bu belgede, PKK’nın değil silah bırakması, aksine daha büyük eylemler için silahlı hazırlık yaptığı belirtiliyor, açıkça “gerillanın aktif savunmaya hazırlıklı olması” talimatı veriliyordu. Aynı belgede “halk serhildanları için yoğun bir eylem ve örgütlenme çalışması içinde olunması” talimatı da yer alıyordu.
En önemlisi “Demokratik Özerklik” adlı totaliter rejimin temel belgesi olan “KCK Sözleşmesi”dir.
Bu belgelerin hiçbiri gizli değildi. Ben internetten, Özgür Gündem gazetesinden ve ajanslardan okumuştum. PKK’nın bu hazırlıklarını anlatarak şöyle diyordum yazımda:
“Devlet adına MİT’in Öcalan’la yaptığı anlaşma böyle olamaz; böylesine bir saflık hayal bile edilemez.”
BUNDAN SONRA
Öcalan 21 Mart 2013 Nevruz’unda “Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir” dediğinde, Kürt hareketinin tabanında da büyük bir sevinç ve beklenti oluşmuştu. PKK’nın çekilmesi için hükümet bu güçlü kamuoyunu PKK üzerinde baskı olarak kullanmalı, “Çekilmiyorsan, süreç de yok” demeliydi.
KCK totaliter örgütlenmesiyle bu fırsatı değerlendirdi, “silah stoklaması” yaptı, yeniden vahşi terör dönemine girildi.
Şimdi Kandil’den “şartlar oluşursa ateşkes” gibi açıklamalar geliyor; örgüt çok zayiat verdiği için.
PKK esaslı şekilde zaafa uğratıldığında çözüm süreci tabii yeniden gündeme gelir. Yaşanmışlardan ders alarak ve iç politika hesaplarına kapılmadan yola çıkmak lazım, o zaman.
Bir AKP-CHP koalisyonu bu işi daha iyi yapar.
Bu akşam CNN Türk’te “PKK’yı da yöneten KCK”yı konuşacağız; saat 21.00’de.
Paylaş