Paylaş
Bu vesile ile tarihe bakışımızı ele almak istiyorum.
Çanakkale’de Miralay (Albay) Mustafa Kemal Bey’in rolü nedir? Bu konuda iki uç görüş olduğunu biliyoruz.
Biri Mustafa Kemal Paşa’yı yer aldığı her olayda her başarının tek sahibi gibi görmek, yani resmi tarih....
Öbürü gerçek başarılarını bile görmezden gelmek; bu da öbür resmi tarih...
İKİ KAHRAMAN
Evvela Genelkurmay’ın Mustafa Kemal’siz Çanakkale afişlerine tepki gösterilmesi haklıdır.
Tarihi gerçeklere de aykırıdır.
Çanakkale’de görev alan, hatta Mehmetçiğe “zeytinyağlı un çorbası” pişiren aşçı dahil herkes elbette kahramandır.
Fakat savaşta bizzat yer alarak, yöneterek büyük zaferde en büyük şeref payına sahip olanlar denildiğinde öncelikle iki isim vardır: Biri Çanakkale Deniz Zaferi’nin kumandanı Mirliva (Tuğgeneral) Cevat Paşa...
Öbürü Çanakkale kara savaşlarında en belirleyici muharebeyi kazanan Miralay (Albay) Mustafa Kemal...
Çanakkale savaşı devam ederken cepheleri ziyaret eden Ulema Heyeti de dönüşte yayınladığı risalede, Anafartalar Zaferi’nden dolayı Albay Mustafa Kemal’e “bütün İslamların ve müttefik devletlerin şükran borçlu olduğunu” belirtmişti.
ZAMANINDA NE YAZILMIŞTI
29 Ekim 1915 tarihli Tesvir-i Efkâr gazetesi, en yukarıya bayrağımızı ve Mehmetçiği koyarak, iki büyük kahramanın ismini ve resmini yayınlamıştı:
Sağda kara savaşlarında Anafartalar kahramanı Miralay Mustafa Kemal Bey, solda deniz savaşının kahramanı Mirliva Cevat Paşa...
Gazete Mustafa Kemal’in “kudret ve maharetiyle hakkıyla şan ve şeref kazandığını”, İstanbul’u işgalden kurtardığını yazıyordu.
Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa’nın “milli mefahirimize 18 Mart Zaferi’ni ilave ettiğini” belirtiyordu.
Uzun süre Cevat Paşa adeta unutulmuştu, bu yanlış bir siyasi tercihti...
Şimdi Çanakkale’de Mustafa Kemal’i unutmak yanlıştır ve korkarım yine siyasi bir tercihtir!
BAŞKA BİR ÖRNEK
Hikmet Bayur değerli bir tarihçimizdir. Lozan’da da Türk heyetinin danışmanıydı. Yazdığı 10 ciltlik “Türk İnkılabı Tarihi”, yanlı yönleri olmakla birlikte, araştırma kudreti bakımından hâlâ aşılamamıştır. Bunu tarihçi Erik Zürker söylüyor.
Hikmet Bayur, 1930’larda üniversitede dersler verdi. “Yeni Türkiye Devletinin Harici Siyaseti” adlı 1934 basımlı kitabında 1920 sonbaharındaki “Doğu Harekâtı” ile bugünkü doğu sınırlarımızın çizilmesini anlatır.
Böylece Sevr’in Ermenistan projesi çökmüştür.
Fakat Bayur harekâtın kumandanının adını bile anmaz.
Kumandan, Kazım Karabekir’di ve Atatürk’le arası açıldığı için ‘unutulmuş’tu.
Karabekir’in bu zaferini zamanında Mustafa Kemal Paşa hararetli ifadelerle kutlamıştı halbuki...
Bir tarihçinin böyle siyaset fırtınalarına göre hareket etmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.
ARAŞTIRMAK VE ANLAMAK
Tamamen “siyaset dışı” olması gereken Genelkurmay’ın siyasetten etkilenmesi hiç kabul edilemez. Askerin siyaseti etkilemesi de siyasetten etkilenmesi de kabul edilemez. Asker anayasal hiyerarşi içinde savunma görevini yapar.
1930’lar geçti, artık siyasi şablonları aşmalıyız.
Akademik tarihçiliğimiz hayli gelişmiştir.
Hatta TSK tarihinde ilk defa Org. İlker Başbuğ, Karabekir’in 62. yıldönümü için Genelkurmay’da resmi bir anma töreni düzenlemiş, bir de sempozyum yapmıştır.
Şimdi siyaset rüzgârı öbür uca doğru esiyor olsa da Genelkurmay görevi icabı, tarihçilik de akademik etik icabı, siyasi görüşlere kapılmamalıdır.
Ne bir uca ne öbür uca zihnimizi teslim etmeden, tarihe araştırmak ve anlamak için bakmalıyız.
Paylaş