Paylaş
Prof. Erdoğan Teziç, önceki günkü yazım üzerine “Yanlış anlaşılmasın” diyerek görüşlerini anlattı. Şöyle özetleyebilirim:
Darbe veya ihtilal dönemlerinde ya da herhangi bir “anayasasızlık” döneminde ‘asli kurucu iktidar’ denilen bir “kurucu meclis” yeni bir anayasa yapabilir.
Bugün ise bir anayasa mevcuttur, TBMM mevcut anayasanın koyduğu “anayasa değişikliği” kurallarına bağlı olarak anayasa yapacak. Kabul sayıları ve değişmez maddelerle sınırlı bir yetkisi olduğu için bu, ‘asli’ değil, ‘tali kurucu’ bir yetkidir. Onun için“yeni anayasa” değil, “geniş kapsamlı anayasa değişikliği” denilmeli...
Prof. Teziç, Yeni Türkiye dergisindeki yazısında da bu terimi kullanıyor. Teziç’in bu yazısını da 15. baskı yapan Anayasa Hukuku adlı kitabını da okuduğumu belirteyim.
Kanadoğlu’nun sözleri
Ben yazımda bugünkü parlamentonun yeni bir anayasa yapabileceğini göstermek için iki örnek vermiştim: Fransa’da 1958 Anayasası, bizim normal TBMM tarafından yapılan 1924 Anayasamız.
Bir Kurucu Meclis teşkil olunmadan Meclis’in yeni anayasa yapamayacağını savunan Sabih Kanadoğlu da dün telefon açtı; bu iki örneğin kendi tezini doğruladığını söyledi:
“Çünkü 1924 Anayasası’nı yapan Meclis aynı zamanda bir ihtilal meclisi idi, ‘Kurucu Meclis’ vasfı da vardı. Fransız 1958 Anayasası da olağanüstü şartlarda yapıldı; General Salan ayaklanmıştı... Darbeyi önlemek için 1958 Anayasası yapıldı, kurucu meclis için zamanları yoktu...”
Kanadoğlu teorik hukuk bakımından, Teziç’in yukarıda özetlediğim görüşleri yönünde de konuştu.
Ergun Özbudun’a göre
Prof. Ergun Özbudun’a sordum. Söyledikleri özetle şöyle:
“TBMM ve bütün parlamentolar, normal yasama faaliyetinin yanında, ‘asli kurucu iktidar’ gibi yeni bir anayasa yapabilir. Sadece darbe, ihtilal ya da anayasasızlık gibi dönemlerde yeni anayasa yapılabilmesi halk iradesi kavramına aykırıdır; hukuk bunu kabul edemez. Halk, normal parlamentolardaki temsilcileri vasıtasıyla da anayasa yapabilir. Bu demokrasiye daha uygundur üstelik...”
Prof. Özbudun, yakın zamanda İsviçre, Finlandiya ve şartları biraz farklı da olsa Macaristan parlamentolarının yeni anayasa yaptığını, İzlanda parlamentosunun yeni bir anayasa yapmakta olduğunu söyledi.
‘Yeni’ ne demek?
Bugünkü anayasamızın koyduğu usule uyarak TBMM’nin tamamen yeni bir metin yazması ve bunun kabul edilmesi halinde, bunun “yeni anayasa” olmadığını iddia etmek fazla pozitivist ve “yeni” kelimesini adeta fetişleştiren bir tutum olur.
Bizim 1924 ve Fransızların 1958 anayasaları, “şartlar” gerektirdiğinde normal meclislerin kurucu meclis (asli iktidar) gibi çalışacağını gösterir. Bu “şartlar” her zaman darbe ve ihtilal değildir, daha makbul olarak toplumsal taleptir. Meclis’teki bütün partiler “yeni anayasa” diyorsa, bunun “şartlar”ı elbette gerçekleşmiştir.
Önemli olan yeni metnin “demokrasinin üç şartı”na uygun olmasıdır: Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve özgürlükler... AKP taslağında bu açıdan sorunlar var; önümüzdeki günlerde yazacağım.
Benim için üniter devlet ilkesi de aynı derecede önemlidir.
1992’den bir alıntı
Yirmi yıl önceki hukuki bir raporda deniliyor ki:
“Bugünkü TBMM bir “Kurucu Meclis” sıfatıyla seçilmiş olmadığı halde, yeni bir anayasa yapmaya yetkili bir “asli kurucu organ” yetkisi kullanabilir. Zaten bunun aksini düşünmek, anayasa yapıcılığı yetkisini yalnız kurucu meclislere ya da ihtilal sonrasının olağanüstü iktidarlarına tanımak olur ki; bu tarihsel gerçeklerle uzlaşmadığı gibi, şiddet yolunu önermek anlamına dahi gelir.”
Bu satırları Prof. Erdoğan Teziç ve arkadaşlarının 1992 yılında TÜSİAD için hazırladığı rapordan aldım. (Sf.14) Ben dün de bugün de aynı görüşteyim.
Paylaş