Paylaş
Araştırdım ve doğrusu dehşete düştüm...
Türkiye’deki 103 devlet üniversitesinde 31 hukuk fakültesi bulunmasına karşılık 62 vakıf üniversitesinde 44 hukuk fakültesi bulunuyor; toplam 75 hukuk fakültemiz var.
Bu fakültelerde şu anda toplam 40.000 öğrenci okuyor. Bu öğrencilere 354 profesör, 164 doçent, 537 yardımcı doçent ders veriyor. Anabilim dallarına baktığımızda, bu sayıların ne kadar yetersiz olduğu görülüyor: Toplam 75 hukuk fakültemiz var fakat anayasa hukuku profesörlerimizin toplam sayısı 23, ceza hukuku profesörlerimizin toplam sayısı 32’den ibaret!
Hukuk fakültelerinde kontenjan, öğrenci ve öğretim üyesi durumu hakkında Sayın Prof. Muharrem Kılıç’ın son derece değerli iki araştırması var, bu verileri oradan aldım.
VAPUR ETKİSİ
Hukuk fakültelerinin hızla yaygınlaşması elbette kalite sorunu çıkarıyor. Tabii her fakültenin aynı kalitede olması gerekmez ama genel kalite düşüyor. “Vapur etkisi” gibi, kalitesizliğin yarattığı sosyal dalgalarla gelecek yıllarda daha bir karşılaşacağız. Kılıç’ın araştırmalarında görülüyor ki, tek veya iki profesörün yanında bir veya iki doçentin, 10-15 araştırma görevlisinin bulunduğu hukuk fakültelerimiz var, hem de devlet üniversitelerinde! Belli ki birçok derse ya araştırma görevlileri veya avukatlar giriyor ya da uçakla gelip giden, bu yüzden öğrenciyle iletişimi olmayan öğretim üyeleri...
Türkiye’de bundan sonra uzun yıllar artık yeni hukuk fakültesi açılmamalıdır.
Hatta bu fakültelerin bir kısmı adalet yüksek okulu olarak açılmış olmalıydı.
Artık hukuk fakültesi açmaya, kontenjan genişletmeye değil, doktora ve üstü hukuk öğretimine, kaliteli öğretim üyesi sayısını artırmaya büyük öncelik vermek gerekir.
5 YIL MESELESİ
Dün YÖK’te araştırdım. Adalet Bakanlığı’nın ve Adalet Akademisi’nin girişimleriyle hukuk fakültelerini beş yıla çıkarma çalışmaları devam ediyor. İlk iki yılın genel, izleyen üç yılın uzmanlaşma kademeleri olması düşünülüyor.
Avukat, hâkim ve savcı olmak için “değişik aşamalarda devlet sınavı ile mesleki eğitimin kademelendirilmesi” gibi projeler var.
Bence hem öğretim süresi beş yıla çıkarılmalı, hem “staj” denilen mesleğe hazırlık daha sıkı hale getirilmelidir. Belki hepsinden önemlisi, “kanun bilgisi” yerine hukuk felsefesi, hukuk tarihi gibi derslerle adalet bilincinin geliştirilmesidir.
Roma hukuku ve hukuk tarihi tekrar mecburi ders olmalıdır. Unutmayalım, Cevdet Paşa’nın isteğiyle Abdülhamid, Darülfünun Hukuk Mektebi’nde Roma hukukunu mecburi ders olarak koymuştu. Hukukçu, hukukun evrimi ve evrenselliği konusunda bilinç kazanarak fakülteden diploma almalıdır.
ÜNİVERSİTE SİSTEMİ
Aslında bu sorun, genel üniversite sistemimizin bir parçasıdır. Sayın Prof. Durmuş ve Aslı Günay’ların “1933’ten Günümüze Türk Yükseköğretiminde Gelişmeler” başlıklı akademik makalesini internetten okumanızı tavsiye ederim.
Hem pozitif gelişmeler, hem nicelik ve nitelik gelişmelerinin dengelenmesi gibi sorunlar var. Mesela, Günaylar’ın verdiği istatistiğe göre, 1984-2011 arasında öğretim üyesi sayımız yüzde 450 artmış, çok güzel... Fakat öğrenci sayısı yüzde 650 artmış! Birçok alanda olduğu gibi, talep arzı aşıyor.
YÖK gibi katı merkeziyetçi bir yapı hukuk fakültelerindeki “enflasyonu” önleyemedi, çünkü YÖK politik etkiye açık bir yapıdır. YÖK bağımsız bir koordinasyon kurulu haline getirilmelidir. Ayrı bir konu. Siyaset kavgalarından önemlidir bu mesele.
Paylaş