Paylaş
Hatırlarsınız, büyük bir heyecanla “Fatih Projesi” başlatılmış, okullara tabletler, akıllı tahtalar dağıtılmıştı.
Proje ilan edildikten sonra Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilen Prof. Ömer Dinçer’in bilişim, maliyet ve organizasyon altyapısını hazırlamak için istediği “bir buçuk yıl” çok uzun bulunmuş, “Gecikmeyelim” denilmişti.
Bilişim programları proje sürerken geliştirilecekti.
Bir bakıma ‘göç yolda düzelecek’ idi.
Muhakkak faydası oldu fakat hayal edilen sonuçlar alınamadı; izlenip ölçümler bile yapılmadı.
TANZİMAT FABRİKALARI
Bakanlıkta “izleme değerlendirme birimleri”nin 2010 yılında kurulması, “sonuçları ölçme” düşüncesindeki gecikmemizin bir örneğidir.
Halbuki “ölçme” modern bilimin temel kavramlarından biridir.
Batı Avrupa dışı toplumların modernleşme serüveninde görülen genel bir tutumdur: Batı’dan aletler, kurumlar, kanunlar, görüntüler alırsak modern toplum olacağımız sanısı.
Batılılaşma serüvenimizi inceleyen Mümtaz Turhan, Erol Güngör, Şerif Mardin, Niyazi Berkes, Kemal Karpat ve Engin Akarlı gibi sosyal bilimciler bu “alet” ve “görüntü” sorununu, ama asıl faktör olması gereken modern bilim zihniyetini özümsemedeki zorlukları çok yazdı.
Sıkça verilen örnek, Tanzimat döneminde açılan devlet fabrikalarıdır. Modern işletmecilik zihniyeti ve piyasa sosyolojisi olmayınca paşaların yönettiği fabrikalar iflas edip kapanmış, cılız bütçeye ağır yükler binmişti.
GÖKLERİN UĞURSUZLUĞU!
Kendi tanımıyla bilimi övmeyen inanç ve ideoloji yoktur. Öğrencilere modern bilimin özelliğini “müfredat”ta çok iyi anlatmalıyız. Modern bilimin özelliği doğadaki olayların karmakarışık sebep-sonuç bağlantılarını “gözlem” ve “deney” metotlarıyla araştırmak, bulguları da matematikle ifade edebilmektir.
Osmanlı tarihinde ilk ve 19. yüzyıla kadar tek rasathaneyi Hoca Saadettin Efendi ve Sokollu Mehmet Paşa’nın teşvikiyle Mısırlı bilgin Takiyüddin İstanbul’da kurmuştu. Çağdaşı olan Danimarkalı Tycho Brahe düzeyinde, hatta bazı konularda onun ilerisindeydi.
Gökleri gözetlemenin uğursuzluk getireceği korkusuyla İstanbul rasathanesi 22 Ocak 1580 günü topa tutularak yıkıldı.
Muhtemel kıtlık, deprem, savaş gibi olayların “sebebi” gökleri gözetlemenin uğursuzluğu olabilir miydi?!
DAHA ÇOK BİLİM
Batı’da ise modern bilim engizisyonları bile aşacaktı; birçok sosyolojik faktör sayesinde.
Tycho Brahe’den önce Kopernik, sonra Kepler, Galileo ve Newton kuşakları modern bilimi kurumlaştırdılar: Deney, gözlem ve sonuçların teoriyle ifadesi!
Bu bilim zihniyeti bolluğun üretimle, kıtlığın üretimsizlikle ilgili olduğunu gözlemledi, modern iktisat bilimi doğdu. Daha ilerledikçe sosyal sorunların “sebeplerini” ve bugün yapacaklarımızın yarınki olası “sonuçlarını” araştırma melekesi gelişti: Sosyal bilimlerin yanında yönetim alanında plan, program, izleme ve değerlendirme, girdi-çıktı analizleri gibi disiplinler gelişti.
Bilimi öven vecizelerin pek bir işlevi olmuyor. Önemli olan modern bilimin rasyonalitesini özümsemektir. Modernleşme tarihimizdeki eksiğimiz de buydu.
“Gelişmiş toplum” olmak için “daha çok çalışma”nın ötesinde daha çok bilgiye, daha rasyonel programlara ihtiyacımız var.
Gündemimiz bu olmalıdır.
Paylaş