Paylaş
Görüşmenin en önemli sonucu başta yargı olmak üzere anayasa değişikliğini ele alma konusunda mutabakata varılmasıdır.
Fakat hemen şunu belirteyim: Beştepe’de oluşan güzel tablonun eksiği HDP’dir. HDP dışlanmıştır. Bu partinin PKK ile ilişkisi apaçık bellidir. Peki niye devlet HDP’nin kapatılması için bir girişimde bulunmuyor?
İşte aynı sebepten, yani HDP’ye oy veren 5 milyonu aşkın vatandaşımızda siyasi sistemden dışlanma duygusu yaratmamak için HDP’yi bu tür görüşme ve müzakerelerden de dışlamamak gerekir.
YARGIDAKİ SORUN
Menfur ve kanlı darbe teşebbüsüne karşı ülkede oluşan beraberlik havasının olumlu bir etkisi siyasi hayatımızda kutup buzlarının erimeye başlamasıdır.
Beştepe’deki sıcak buluşma bunun bir örneğidir.
Anayasa değişikliği konusundaki mutabakat da bu yumuşamanın ürünüdür.
Beştepe’deki görüşmede yargının içinde bulunduğu vahim durumu CHP Lideri Kılıçdaroğlu gündeme getirmiş, HSYK seçimleri yüzünden yargının parçalandığını anlatmış.
Başbakan Binali Yıldırım yüksek askeri mahkemelerin Yargıtay ve Danıştay çatısı altında birer daire haline getirilmesini savunmuş.
Bahçeli yargı odaklı bir anayasa değişikliğine destek vermiş.
Cumhurbaşkanı’nın da tasvibiyle mutabakat oluşmuş.
Yakında, HDP dahil partiler arası görüşmeler başlayacak.
Yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiğini herkes söylüyor fakat bizde yargı her devirde el değiştirdi, bağımsız ve tarafsız olamadı. Problemin kaynağı HSYK’nın bağımsız ve tarafsız olamamasıdır. HSYK üyelerinin “liste” usulü ile seçilmesi hem yargıyı parçalıyor hem o “liste”nin yanlıları yargıya egemen oluyor.
NASIL BİR YARGI?
Yargı düzenlemesine ilişkin birkaç temel ilkeyi vurgulamak isterim.
- Yargı ikinci derecede, diğer erklere bağımlı bir organ değildir. Milli egemenlik kavramı yasama, yürütme ve yargı erklerinden oluşur. Erklerin yetkileri kuvvetler ayrılığı ilkesine göre anayasada belirtilir.
- Hâkim teminatı olgunlaşmış demokrasiler düzeyine çıkarılmalıdır.
- HSYK bir grubun, mistik veya ideolojik bir hizbin ya da siyasi gücün kendi listesini kazandıramayacağı bir çoğulculuğa sahip olmalıdır. Bunun için “liste” usulü kaldırılmalı, “tek adaya tek oy” ilkesi getirilmelidir. Anayasa Mahkememizin tavsiyesi de bu yöndedir. (Karar No: 2014/81)
- Yargı düzenlemesinde Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu’nun ilkeleri esas alınmalıdır.
Yargının “denetim ve denge” işlevini yapacak kadar bağımsız, hiçbir gücün yanlısı olmayacak kadar tarafsız olabilmesi için gereken ayrıntılı ilkeleri konu somut olarak gündeme geldiğinde yazacağım.
‘ÇOK BÜYÜK ÇOĞUNLUK’
Meclis’ten birkaç oy farkıyla bir anayasa metnini geçirip propaganda gücüyle referandumda bunu kabul ettirmek hukuken meşru fakat siyasi ve sosyolojik bakımdan çok sıkıntılı olur, kötü sonuçlar yaratır.
Bu açıdan, Başbakan Binali Yıldırım’ın kamuoyuna taahhüt niteliğindeki “kahir ekseriyet” yani çok büyük çoğunluk vurgusu yapan şu sözlerini önemli buluyorum:
“Sistem değişikliği, anayasa değişikliği toplumun yüzde 100’ünü değilse bile, büyük bir kesimini, kahir ekseriyetini kapsaması lazım, onların kabul edebileceği bir metin olması lazım.”
Elbette bir metnin milli mutabakat anlamında anayasa olabilmesi için “yüzde yüz değilse bile” çok geniş uzlaşmalara dayanması şarttır.
Bugün yürürlükte olan 1958 Fransız Anayasası yurtdışı oylar dahil, yüzde 82.6 oyla kabul edilmişti. Bu sayede Fransa’ya istikrar getirdi.
Nereden baksak “uzlaşma kültürü”ne ihtiyacımız açıktır.
Paylaş