Paylaş
TÜRKİYE bir koalisyon kuramazsa iktisaden ve siyaseten daha sıkıntılı bir ortama sürüklenebilecektir. Bu konuda en büyük vebal de AK Parti’nin omuzlarındadır.
Öyle bir durumda Türkiye’nin sadece 2015’i değil, 2016 yılını da kaybedeceğini, MÜSİAD Başkanı Nail Olpak da söyledi. (Hürriyet, 22 Haziran)
Mesele artık “ekonomide 2016’yı da kaybetme” riskinin ötesine geçmiş, terörün tırmandığı, neredeyse her gün “şehit cenazelerinin” geldiği ve “anaların ağladığı” bir döneme girilmiş olmasıdır.
Şüphesiz bunun birinci derece sorumlusu, başından beri “çözüm süreci”ne direnen, sonra da sabote eden PKK’dır. Terör örgütü karşısında bağımsız bir demokratik parti duruşu sergilemediği için HDP’ye yöneltilen eleştiriler de haklıdır. Fakat...
AKP VE KÜRT HAREKETİ
Ülkeyi 13 yıldır idare eden AKP’nin hataları da görmezden gelinmemelidir. AKP bu noktaya geldiği gibi devam ederse, kendisine ve daha önemlisi ülkeye yazık edecektir. Başbakan Prof. Davutoğlu, akademisyen zihniyle bu hataları objektif olarak teşhis etmezse düzeltmesi de mümkün olmayacaktır.
Evvela PKK çizgisindeki partilerin ve bağımsızların dünden bugüne oy oranlarına bakalım: 1995 seçimlerinde HADEP’in aldığı oy yüzde 4.2’den ibaretti. 1999’da ise 4.79 oldu. Sonrası şöyle:
2002’de DEHAP yüzde 6.23
2007’de Bağımsızlar 5.24
2011’de Bağımsızlar 6.58
2015’te HDP 13.12
Kürt siyasi hareketinin en büyük oy sıçramasını AKP’nin üçüncü iktidar döneminde yaptığı açıktır. Bunun önemli bir sebebi, dünyada ve bilhassa Ortadoğu’daki gelişmelerin de etkisiyle Kürt milliyetçiliğinin sosyolojik bir ivme kazanmasıdır.
Fakat muhafazakâr Kürt oylarını kaybetmede AKP’nin ve Cumhurbaşkanı’nın hatalarını iyi tahlil etmek gerekir. Bir kısım vatandaşın “AKP 330 sandalye alamasın” diye HDP’ye oy vermesinde AKP’nin yarattığı otoriterleşme kaygısının rolünü araştırmak gerekmez mi?
“Açılım, kardeşlik projesi, çözüm süreci” gibi adlarla uygulanan politikaların prensibi doğru olsa bile iyi yönetildiği söylenebilir mi? Bu konudaki eleştirilerin haklı olduğunu sayın Bülent Arınç da belirtti.
NİYE KOALİSYON?
Olan olmuştur fakat “olan”a yol açan üslup, davranış ve anlayışlar devam ederse, düzeltmek de mümkün olmaz. Ülke bugün öyle bir gerilim içindedir ki, AKP-CHP koalisyonu sadece aritmetik bir gereklilik değildir. Daha önemlisi siyasi gerilimi düşürmek ve ülkede yeni bir rüzgâr estirmek için de zorunludur.
Neden MHP ile değil? Bırakın siyasi gerilimi düşürmeyi, öyle bir koalisyonun toplumdaki gerilimi daha da artıracağını MHP lideri Devlet Bahçeli de bütün dürüstlüğüyle Ahmet Hakan’a ifade etmişti. (Hürriyet, 8 Temmuz)
Dün Başbakan Davutoğlu’nu baştan sona dinledim; konuşmasındaki yoğun hamaseti ‘konjonktür’e bağlıyorum. Fakat koalisyon vurgusunun zayıfladığı gibi bir izlenim de edindim.
KAMUOYU BASKISI
İki partinin heyetleri arasındaki görüşmeler “medeni ve nitelikli” bir şekilde sürüyor fakat sonucu hakkında yeterli iyimserlik yok.
Davutoğlu’nun samimiyetle koalisyon istediği konusunda yaygın bir kanaat var. Bunu Kılıçdaroğlu da söyledi. Fakat Cumhurbaşkanı’nın daha çok “tekrar seçim” vurgusu yapmakta olduğu da belli.
Tekrar seçim neyi değiştirir, şimdiden bilinmez ama “yönetilmesi daha da zorlaşmış bir Türkiye” ortaya çıkacağı bellidir. Siyasi gerilim de ekonomik işaretler de bunu gösteriyor.
AKP’deki tekrar seçim heveslileri bu gerçeği görmelidir.
Koalisyon konusunda kamuoyu her iki partiye baskı yapmalıdır. Kuvvetli kamuoyu baskısı, her iki partide de samimiyetle koalisyon isteyenlerin elini güçlendirecektir.
Paylaş