Paylaş
Cezbeye tutulmuş gibiyiz; kavga heyecanında etrafımızdaki dünyayı, Türkiye’nin hayati gerçeklerini görmüyor, hatta alarm zillerini duymuyoruz.
Amerikan Merkez Bankası, bazı kıstaslar açısından, Türkiye’yi “en kırılgan ülke” ilan etti! Daha önce Türkiye “beş kırılgan ülke” arasında sayılıyordu... Ekonomide büyüme dönemleri de kriz dönemleri de olabilir. Önemli olan ülkedeki siyasi sistemin sağlıklı, hukuki sistemin güvenilir olmasıdır. Fakat bu bakımdan Türkiye daha sıkıntılı bir görüntü veriyor.
DIŞARIDAN BAKINCA
Yabancı basını “dış güçler” diye görmek, hatta “İsrail yazdırıyor” demek hiç bir sorunu çözmez. Cumhurbaşkanı Gül’ün de dediği gibi, Batı basını dün AKP’nin reformlarını övüyordu ve iktidarın hoşuna gidiyor, Türkiye için faydalı da oluyordu.
Dışarıdan bakınca Türkiye’nin nasıl göründüğü, yani imajının ne olduğu ekonomi için de son derece önemlidir. Son birkaç yıldır AKP iktidarına yöneltilen eleştirileri herkesten çok hükümetin ciddiye alması gerekir. İşte, Financial Times dünkü sayısında “Medyaya kısıtlamalar Türkiye ekonomisine gölge düşürüyor” diye yazdı, internet yasası dahil basına yapılan baskılardan örnekler verdi.
Basın özgürlüğü ile ekonomi arasındaki ilişkiyi görüyor musunuz?!
Aynı gazete 8 Ocak’ta iktidarın yargıya baskısını, savcıları kontrol altına alınmasını konu edinen bir haber analiz yayınlamıştı.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ?
Türkiye ekonomisi kritik bir konjonktüre girmiştir; Türkiye’nin özgürlük ve hukuk görüntüsü her zamankinden önemli hale gelmiştir. Bu eleştirilere, Freedom House gibi kuruluşların eleştirel raporlarına “düşman, ihanet, komplo, İsrail oyunu” falan diye bakmak yerine, eleştiri sebeplerini ortadan kaldırmaya çalışmak daha akıllı bir yoldur.
Bir ülkede basın özgürlüğünün kabul edilebilir düzeylerde olması veya olmaması gazetecilerin kaprisi değildir... O ülkenin ne kadar şeffaf ve güvenli, dolayısıyla para yatırılabilir bir ülke olduğunun göstergelerinden biridir!
Bilhassa hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkesi, ekonominin olmazsa olmaz şartıdır. Komünist Çin’in bile yargı bağımsızlığı yönünde reformlar yaptığını belirterek kaç defa “Hukuk ekmektir!” diye yazmıştım.
Sayın Ali Babacan’ın sözlerini hiç unutmamak lazım:
“Gerçek anlamda bir hukuk devleti olduğumuzu ortaya koymadıktan sonra iş dünyamızda da güven konusunda kuşkusuz endişeler olacaktır. Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu mutlaka ortaya koymamız lazım.” (TV 24, 7 Şubat 2014)
COŞKU HATA YAPTIRIR
Yargıda, emniyette paralel devlet, her taşın altından çıkıyor! Tamam da böyle şüpheler ortaya çıktığında iktidarların nasıl davrandığı konusu, çok daha önemlidir: Yargı bağımsızlığına özen gösteren ve yargı sorunlarını hukuktaki olağan kanuni usullerle çözmeye çalışan bir iktidar ülkenin “hukuk devleti” görüntüsünü güçlendirir; ekonomi için de yararlı olur.
Fakat yıldırım atamalar, kuvvetler ayrılığına aykırı kararname ve kanun teklifleriyle yargıyı siyasi kontrol altına almak istediği görüntüsü içeride de dışarıda da ciddi kaygılar yaratır. Eleştiriler artar, ekonomi daha da zarar görür. Yaşanmakta olan maalesef budur, bunun için eleştiriler artıyor zaten.
Onun için, çarpışan bütün taraflara lazım olan; coşku değildir, akıldır! Hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, iyi yönetişim gibi ilkelere uygun ve ölçülü çözümler geliştirmektir.
Paylaş