Akıl ve din

İLAHİYAT fakültelerinde felsefe ve kelam derslerinin makaslanması konusundan önce eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in çok önemli bir gözlemini aktarmak istiyorum.

Haberin Devamı

Bir ilçede tatilini geçiren Çiçek, yanına gelen bir vatandaşla ayaküstü sohbet ediyor, Çiçek “Ne iş yaparsın” diye sorduğunda vatandaş şu cevabı veriyor:
“... Efendinin hizmetkârıyım!”
Bir tarikat şeyhinin adını veriyor, “iş” olarak onun “hizmetkârı” olduğunu söylüyor!
Cemil Çiçek, din anlayışında “akıl, içi boş bir kelime haline gelince”, ya IŞİD’lerin ortaya çıktığını veya tasavvufun da yanlış anlaşılmasıyla böyle cemaat ve tarikatların taban bulduğunu söyledi. 10. yüzyılda Türkistanlı İmam Mâturidi’nin aklı vurgulayan Kelam (teoloji) sisteminin unutulmasının bu tür sonuçlar doğurduğunu belirterek Diyanet’i de eleştirdi:
“İslam itikadında ve düşüncesinde aklın yerinin ne olduğunu en iyi anlatmış olan İmam Mâturidi niye unutuldu? Diyanet niye Mâturidi haftası düzenlemez? Niye bir Mâturidi Enstitüsü kurmamıştır? Aklın önemini vurgulayan kaynaklar unutulunca, Diyanet yetkilileri de ‘akıl’ dediğinde bu içi boş bir kelime olarak kalıyor.”
Çiçek, Diyanet’in Alevi klasiklerini yayınlamasından övgüyle bahsetti. Başta Mâturidi olmak üzere Kelam sahasında dindar kitlenin güveneceği bu tür klasiklerin de yayınlanmasını istedi.

Haberin Devamı


‘PASİF TOPLUM’


Çiçek’in çizdiği bu fevkalade önemli resmin yanında, bir de eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Said Yazıcıoğlu’ndan bir alıntı yapmak istiyorum. Yazıcıoğlu uzun makalesinde şöyle yazıyor:
“Müslüman birey ve onlardan oluşan toplum, inanç bakımından yeniden sorgulanmalıdır. Her şeyi kabullenen, bir şeyleri düzeltmek için en ufak bir çaba içerisinde olmayan aşırı tevekkülcü bir yaklaşım içindeki bireylerden ve onlardan oluşan toplumdan ne beklenebilir?
Temelde bir ‘mehdi’nin gelip her işi yoluna koyacağını bekleyen toplum zaman içinde bir ‘baba’nın, bir ‘lider’in çıkıp her şeyi yoluna koyacağını düşünür...”
(Yeni Türkiye dergisi, sayı 56)
Prof. Yazıcıoğlu bu tabloyu “pasif toplum” olarak niteliyor. Böyle bir kültürde İslam düşüncesinin de ilmi düşüncenin de gelişmeyeceğini anlatıyor.


FELSEFE VE KELAM


İlahiyat fakültelerinde ders adlarını değiştirerek felsefe ve Kelam derslerini kuşa çevirmek yönünde iki yıl önce YÖK’te alınan karar, ilahiyatçı akademisyenlerin ve kamuoyunun tepkisiyle kaldırılmıştı.
Şimdi bunun bir benzeri, 27 Temmuz’da fakültelere gönderilen “tebliğ” ile uygulamaya konuldu!
Bundan başka, YÖK ilahiyat fakültelerine araştırma görevlisi (asistan) alımı için 120 kadro verdi fakat İslam felsefesi, felsefe ve Kelam dalları için bir tek kişilik kadro yok!
Araştırma görevlisi alımındaki mülakatlardan da çok yakınma var. Ayrıntıya girmiyorum, felsefe ve Kelam dalında uzmanlaşmak isteyen bir adaya, bir jüri üyesinin “Bunlar çok soyut, halk anlamaz!” diye hitap etmesi esef verici bir örnektir.

Haberin Devamı


21. YÜZYILDA


Dini eğitimin ve öğretimin her kademesinde “Mâturidi Kelamı” önemle anlatılmalı, felsefe bilgisi de sınıflara göre uygun dozlarda artırılmalıdır.
Bugün Müslümanların haklı olarak övündüğü tarihteki muhteşem “İslam medeniyeti”nin parladığı asırlarda “akıl, irade hürriyeti, içtihat, hukuk, tevil” gibi zihni değerler üstün tutulmuş ve özgürce tartışılmıştı.
Ne zaman ki felsefeye, hatta matematiğe bile “vesvese” denildi, ışık sönmeye başladı! Medreseye dört işlemli matematik dersinin ancak yüzyıl önce 1917’de girdiğini hatırlarsak, konunun çağımızdaki önemi daha iyi anlaşılır.

Yazarın Tüm Yazıları