Paylaş
Nihayet diyorum çünkü çok gecikti.
OHAL Komisyonu 23 Ocak günü yayımlanan 685 sayılı KHK ile kurulmuştu. Aynı gün yayımlanan diğer KHK’larla 30 günlük gözaltı süresi 7+7 güne indirilmiş, 5 günlük avukatla görüşme yasağı kaldırılmıştı.
Böylece Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin Türkiye hakkında karar alması önlenmişti.
Keşke “Avrupa için değil, kendi vatandaşlarımız için” daha erken bir tarihte böyle bir komisyon kurulsaydı, değil mi?
OHAL ORTAMI
15 Temmuz gibi vahşi bir darbe girişimine karşı sert tedbirler ve kamuda çok geniş tasfiyeler yapılırken, “kurunun yanında yaşın da yanması” bir bakıma kaçınılmazdı.
Fakat adaletin gereği, bunun bir an önce telafisidir.
İşten atılma korkusunun üniversitelerde fevkalade ağır bir atmosfer yarattığını da belirtmek lazım.
Yargı yolları kapalı, Anayasa Mahkemesi “yetkim yok” diyerek kenara çekilmiş...
Öyle bir ortamda hükümetin OHAL Komisyonu’na karar vermesi elbette olumluydu.
Avrupa’nın hukuk çevrelerinde de hükümetin beklediği gibi iyi karşılanmış, AİHM Yargıcı Sayın Işıl Karakaş bunu Hürriyet’e açıklamıştı; fakat...
Kararname’ye göre komisyona üye atamalarının “bir ay içinde” yani en geç 23 Şubat’a kadar yapılması gerekiyordu... İki buçuk ay gecikerek 16 Mayıs’ta üye atamaları yapıldı.
Ve nihayet komisyona başvurular dün itibarıyla başladı.
296.350 DOSYA!
Arkadaşımız Oya Armutçu’nun haberine göre, OHAL Komisyonu’na 296 bin 350 başvuru yapılması, komisyonun bu kadar dosyayı inceleyip karar vermesi bekleniyor.
Kaç yıl sürer? Ondan sonra yargıya gidilebilecek.
Komisyon 7 üyeden oluşuyor. 200 kadar da tetkik hâkimi, hesap uzmanı, raportör görev yapıyor.
Komisyon üyelerini tanımıyorum.
Komisyon Başkanı Selahaddin Menteş Diyarbakır’da hâkim olarak çalıştığı sırada, AYM Başkanı Ahmet Necdet Sezer’in özgürlükçü bir konuşmasına referans yaparak “Demokratik ülkelerde salt düşünce açıklaması cezalandırılamaz” şeklinde bir karşı-oy yazmış.
Bunun için kendisini bu köşede kutlamıştım. (19 Mayıs)
Komisyona ümitle ve saygıyla bakıyorum.
Bir tür ön-yargılama yapacaklar, manen de ağır mesuliyetli bir iş.
Devlet kadrolarını temizlemeye ve aynı zamanda haksızlıkları gidererek, yaraları sararak adaleti gerçekleştirmeye çalışacaklar. Başarırlarsa, özellikle tarafsız ve adil davrandıklarına dair toplumda bir güven yaratabilirlerse büyük bir onur kazanacaklar.
DEVİRLERE GÖRE ADALET!
Yargının bağımsız ve tarafsız olması için anayasalarımızda hükümler var fakat hiçbir devirde yargı toplumun bu güvenini yeterince kazanamadı.
Vesayet yargısı, cemaat yargısı, siyaset yargısı...
İşte, HSK’nın oluşumu tamamen siyasi tercihlere bağlıdır.
Kanunlar değişmeden de “suç tanımları” bu devirlere göre değişiyor!
İşte, bazen bir şiir okumak, bazen bir haber yapmak, bir tweet atmak suç oluyor!
Adalet sorunumuz kanunlardan önce maalesef güçlü-güçsüz sorunudur ve kültür sorunudur.
Hukuku ve adaleti her türlü siyasetin, her türlü davanın, her türlü ideolojinin üstünde tutabilecek vicdanların gelişmesi adalet kültürümüzün gelişmesine bağlıdır.
Hukuk tarihimizde Adalet Bakanı Abdüllatif Paşa, Yargıtay Başkanı Recai Seçkin, düz yargıç Refik Gür gibi kutupyıldızları da vardır.
Dilerim komisyon adalet yönünde başarılı olur.
Paylaş