İlk dönemin simgesi, Türkiye’nin AB’den müzakere tarihi alması, “aday ülke” statüsünü kazanmasıdır. O dönemde Türkiye Avrupa Parlamentosu’nda “Yes, Evet, Si, Qui” pankartlarıyla onaylanıyor, alkışlanıyordu.
Aynı dönemde ekonomide de bütün göstergeler yukarıya doğru gidiyordu.
‘YENİ TÜRKİYE’
Olay ak-kara değil, karmaşıktır. Otoriter kültür ve otoriter rejim, başlı başına önemli bir sorundur.
Suudi Arabistan’da hac işlerini düzenleyen komitenin başkanı Veliaht Prens Muhammed bin Naif’tir, aynı zamanda İçişleri Bakanı’dır. Kendisini ziyaret eden Suudi Başmüftüsü Abdülaziz bin Abdullah, Prens’e diyor ki:
“İzdiham insan kontrolünü aşan bir hadisedir. Sorumlusu siz değilsiniz... Kader ve mukadderat önlenemez.”
İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney ise Suudileri suçladı.
Bu sene hacdaki izdihamda 753 kişi, ezilerek, boğularak öldü. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “o insanların sevk ve idaresinden sorumlu olanların ciddi ihmalleri var” dedi. Tanıklar Suudi polisinin izdihama yol açan yanlışlarını anlatıyor.
Suudilere bakılırsa okuryazarlığı bile olmayan Afrikalı hacı adayları sebep olmuş! İki hafta evvel 107 hacı adayının öldüğü vinç kazasının da sebebi rüzgârın şiddetli esmesiydi! Teknik inceleme vincin denge ağırlıkları konulmadığı için devrildiğini gösterdi...
Teknik inceleme son faciada da en azından organizasyon ve yönetim hatalarının olduğunu gösterecektir.
25 YILDA 3.500 ÖLÜ
Hac sırasında meydana gelen ‘kazalarda’ 25 yılda 3 bin 500 kişi ölmüş! En büyük facia, 1990 yılında hacıların tünelde sıkışmasıyla 1426 kişinin yine sıkışarak, ezilerek ölmesiydi.
CUMHURBAKANI Erdoğan 1 Kasım seçimleri için fazlaca meydanlara inmeyecekmiş. Kendisi şöyle diyor: “7 Haziran öncesinde devlete ait toplu açılış törenleriydi katıldığım, bu süreçte o tür pek açılış paketleri yok, çok az sayıda var ama özel sektörden bazı davetler geliyor... 7 Haziran programları gibi bir program olmayacak.”
Niye? Çünkü 7 Haziran seçimleri için “halkla buluşuyorum” diyerek partisi için mitingler yapması partisine oy getirmedi, aksine oy kaybının sebeplerinden biri oldu.
YARAR-ZARAR DÜŞÜNCESİ
Keşke böyle yarar-zarar hesabından değil de parlamenter sistemde cumhurbaşkanlarının partiler karşısında tarafsız olması ilkesine saygı göstererek seçim meydanlarına inmeseydi.
Sistemin işleyişinde yeni gerilimler çıkmazdı, hatta belki partisinin oy kaybı da bu kadar olmazdı.
BAYRAM günü siyaset yerine ‘bayram sohbeti’ yapmayı daha doğru bulurum fakat ülkenin sorunları, terör belası ve ağır siyasi atmosfer buna imkân vermiyor.
Yine sohbet edelim ama konusu siyaset olsun.
İktidar yanlısı medyadaki tetikçileri, eli kalemli Yakup Cemil’leri, komplo paranoyaklarını okumam. Fakat ciddiye aldığım, dikkatle okuduğum kalemler de vardır. Bunlardan biri Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk’tür. Dünkü yazısında iktidar partisine aklı başında tavsiyelerde bulunuyordu. Bunları “mefhumu muhalifinden” okuyunca, iktidarın yanlışlarını da yazmış diye düşündüm.
KAVGACI SİYASET
Mesela Öztürk, AKP’nin seçim bildirisinin 4 Ekim’de açıklanacağını haber veriyor. Seçim sürecinde hiçbir partiyle sert kavgalara girmemesini öneriyor, “Başka partiyle gireceği her polemik diğer partiyi kazandırır” diyor. Hele HDP ile zinhar çatışmamalı:
CUMHURBAŞKANLIĞI makamı bir süredir sert tartışmalara konu oluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret suçlamasıyla açılan soruşturmalarda da patlama var.
Son olarak Başbakan Davutoğlu muhalefet liderlerine dört maddelik çağrı yaptı: Teröre karşı ortak bildiri yayınlanması, seçim kampanyalarında çevre kirliliği yaratılmaması, aile mahremiyetine saygı gösterilmesi...
Davutoğlu’nun dördüncü çağrısı “Cumhurbaşkanı’nı tartışma konusu yapmamak”tır fakat muhalefet bunu kabul etmedi. İlk üç maddeyi öteden beri benimsediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, dördüncü maddenin “Cumhurbaşkanı’nın tarafsız davranmasına bağlı” olduğunu belirtti.
Üç maddede kolayca uzlaşma olurken, Cumhurbaşkanı’nın uzlaşmazlık konusu olması, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
EN YÜKSEK MAKAM
Devlet ve milletin birliğini ve onuru temsil eden devlet başkanlarına, kral veya cumhurbaşkanlarına özel saygı göstermek gerekir. Bu yönde güzel teamüller de vardır; bir salona girdiğinde ayağa kalkılır. Hareketlerine önemli ölçüde törensellik eşlik eder. Özel forsu vardır...
PAZAR günü yapılan ‘teröre karşı tek ses’ mitinginde Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP’nin baraja takılmasını istedi. Bu sürpriz değil, “400 milletvekili” isteğinden beri bu görüşte.
Başbakan Davutoğlu ise mitingde konuşurken “Meclis’te PKK istemiyoruz” sloganlarıyla karşılaştığında Cumhurbaşkanı kadar kesin ifadeler kullanmadı, HDP’nin baraj altında bırakılması yönünde özel bir vurgu yapmadı, asıl vurgusu partisinin tek başına iktidar yapılmasını istemek oldu. Show TV’deki dünkü programda da görüşünü böyle anlattı.
HDP baraja takılarak “parlamento dışı”nda kalırsa, 80 milletvekilinin kabaca 60-65’ini AKP alacağı için AKP’liler sevinebilirler. Fakat...
YURTTAŞLIK VE AİDİYET
Türkiye’de KCK güdümündeki Kürt siyasal hareketinin ayrı bayrağı, ayrı coğrafya tanımı ve ayrı “KCK yurttaşlığı” kavramı vardır!
ADALET ve Kalkınma Partisi’in aday listesi, Davutoğlu’nun “restorasyon” dediği yönelişi yansıtıyor mu?
Şüphesiz AKP’deki her önemli değişim Türkiye’yi ciddi surette etkiler. Nitekim partinin liberal reformlar döneminde Türkiye’de bütün grafikler yukarı doğru giderken, otoriterleşme döneminde bütün grafikler aşağıya gitti.
Gelişmiş ülkelerde de iktidar elbette çok önemlidir fakat toplumun iktidara böylesine bağımlı olması ancak “orta gelişmişlik”le izah edilebilir.
Sivil toplum, piyasa ekonomisi ve kamu kurumlarının iktidar partisinden bağımsızlığı yeterli düzeye ulaşamamışsa, iktidara bağımlılık artıyor.
ALKIŞ GELENEĞİ
İktidara bağımlılık bazı aydınlar için de belirleyici. Ali Babacan üzerine yapılan tartışmalar da bu açıdan tipiktir.