Putin tepkisini makul dozlarda ortaya koysaydı kriz bu boyutlara tırmanmazdı.
Rusya’nın Doğu Ukrayna ve Kırım’ı işgali üzerine Batı, Rusya’yı aşağılayarak ambargo uygulamıştı. Şimdi Putin buna karşı Türkiye üzerinden güç gösterisi yapıyor.
PUTİN SALDIRIYOR
Rus uçağı 24 Kasım saat 09.24’te düşürülmüştü. Rus yetkililerden gelen tepkiler anlaşılabilir nitelikteydi. Fakat Putin aynı gün saat 13.22’de “Terör destekçileri bizi sırtımızdan bıçakladı” diye açıklama yaptı, Türkiye’yi IŞİD’i desteklemekle suçladı...
Bizim Genelkurmay’a göre, Rus uçağı 5 dakikada 10 defa hava sahamızı ihlal ettiği için düşürülmüştü.
Bu olay üzerine, Rusya mesela Moskova’daki büyükelçimizi çağırarak veya Ankara’ya nota vererek bilgi isteyebilir, diplomatik usuller çerçevesinde tepki gösterebilirdi.
Fakat Putin, diplomatik nezaketten uzak ağır sözlerle Türkiye’yi suçlayarak krizi tırmandırmayı tercih etti.
PUTİN’İN SUÇLAMALARI
Bu tür sorunlar görüşmelerle çözülür elbette. Asıl sorun, Putin’in Türkiye’ye dostane olmayan bir tavır içinde olmasıdır. Antalya’daki G-20 zirvesinde, ülke ismi vermeden “IŞİD, 40 ülkeden finansal destek alıyor, bu ülkeler arasında G-20 üyeleri de var” diyerek imaen Türkiye’yi suçlamıştı.
Birkaç okuyucudan bu şekilde mesaj aldım. Belki çok önemli değil fakat toplumumuzda yaygın ve ciddi bir düşünme problemini yansıttığı için, bugün köşemi bu soruna ayırıyorum.
Nedir bu sorun: Yeterli bilgilere dayanmayan önyargılarla düşünmek, hele de ak ve kara şablonlarıyla düşünmek.
Bayırbucak Türkmenleri hakkındaki dünkü yazımı yorumlayan bazı okurlarımda da benzer ak-kara şablonunu gördüm. AKP iktidarının bir “Türkmen duyarlığı” olamazmış, ben niye varmış gibi yazıyormuşum?
MODERNLEŞME SÜRECİ
Bizi analitik düşünebilmekten uzak tutan, dolayısıyla bilimin niteliğini kavramamızı da engelleyen en büyük zihniyet sorunumuz budur: Önyargılı ve toptancı genellemelerle düşünmek ve bunu bilgi sanmak!
Bu bölgedeki Türkmenlerin tasfiyesi iki sonuç doğurur: Bir, Esad rejimi ve Rusya hâkimiyet coğrafyasını genişletmiş olur...
İkincisi, Hatay’ın güneyindeki Türkmen varlığına son verilmiş, burası Esad’ı destekleyen nüfusla iskân edilmiş olur!
1 Ocak 2016’da başlayacak olan ateşkes görüşmelerine Esad rejimi bu şekilde güçlenmiş olarak masaya oturmak istiyor.
Havadan Rus uçakları, karadan Lübnanlı Şii Hizbullah milisleri Esad’ın vurucu güçleridir!
Ortadoğu’da hesaplar ne kadar karmaşık, görüyor musunuz?
SURİYE SINIRI
Bütün teröristleri temsil etmez fakat terörist kişilik hakkında bir fikir verir.
Abdeslam, Brüksel’de bar işletiyordu, tabii müşterilerine içki de ikram ediyordu. Paris eyleminden iki hafta önce barını kapatmış. Eski eşi Naima onu şöyle anlatıyor:
“Çok tembeldi, işsiz kaldığında iş aramazdı. Çeşitli otlar karıştırarak tütün çeker, votka ve bira içerdi.”
Tanıyanların verdiği bilgilere göre, namaz kılmaz fakat ramazanda oruç tutarmış.
Kardeşleriyle birlikte IŞİD’in hücresini oluşturdukları, polisin takip listesinde bulundukları biliniyor.
Votka içen, uyuşturucu çeken, namaz kılmayan bir “İslamcı terörist!”
Sarayla hükümet ilişkilerindeki “problem”i Başbakan Davutoğlu şöyle tanımlamıştı:
“Türkiye’de parlamenter sistem mi, başkanlık sistemi mi tercihini ortaya koyamamış bir sistem var. Ortada problem var, bu problemi yaşıyorum.” (10 Kasım)
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, Başbakan’ın kendisiyle “ortak hareket etmesini” istiyor:
“Başarılı kabinenin oluşmasında Cumhurbaşkanı, Başbakan’ın ortak hareket etmesi, ortak bir çalışma, performans ortaya koyması ülkenin geleceği için önemli. Cumhurbaşkanı başka telden çalarsa, Başbakan başka telden çalarsa o zaman biz bir netice alamayız. Bu bakımdan yani bizim senkronize olmamız çok çok önemli.” (18 Kasım)
Hangisi haklı? Buna iki açıdan cevap verilebilir.
Önceki akşam İstanbul’da yaşandı bu utandıran eylemler.
Türkiye ve Yunanistan başbakanları maçı izliyor, Yunanistan milli marşı çalınırken ve Paris katliamının kurbanları için saygı duruşu yapılırken bu çok çirkin eylemler ortaya çıktı.
Bütün dünyada “futbol holiganları” diye bir sorun vardır. Fakat bizde ortaya çıkan görüntüler, futbol holiganlığından ziyade, fevkalade kaygı verici bir siyasi öfke birikiminin dışa vurumlarıdır.
Ankara’da IŞİD’in yaptığı 10 Ekim katliamından sonra da Konya’daki İzlanda milli maçında, benzer çirkin tezahürler olmamış mıydı?!
Bu çirkin tavırlara tepki gösteren Fatih Terim’i, kaptan Arda Turan, Olcay Şahan ve diğer futbolcuları alkışlıyorum. Utançtan kızaran yüzümüzü ağarttılar.
ÖFKEYLE KUDURMAK!
Okur kitlesinin ‘düşünme biçimi’ndeki çeşitliliği, derinliği ve yüzeyselliği anlamaya çalışıyorum.
‘Zihniyet Sorunu’ başlıklı dünkü yazıma gelen yorumlardan biri şöyleydi:
“Emperyalizm’in mantığı cahil ve kültürsüzlüğü sömürmeye dayanır...”
Bu büyük söz bir “bilgi” mi, yoksa, bilgi değeri olmayan genel geçer bir laf, en fazla bir “sanı” ya da “zan” mı?
Bu cümleyi yazan şahsın, emperyalizm hakkında hangi akademik araştırmaları okuyarak böyle bir hükme vardığını bilmiyorum.
EMPERYALİZM NE İSTER?