Yok öyle değil de koalisyon ülkeleriyle anlaşmalı olarak, Türkiye eğitim ve istihbarat amacıyla zaten orada bulunan birliklerini bir miktar takviye etmişse, doğru ve meşru bir iş yapmıştır.
Önce Türkiye’nin “yurtta sulh, cihanda sulh, kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok” şeklinde özetlenen kuruluş ilkesine bir göz atalım.
KURULUŞ İLKELERİ
Bazı TV’ler, yetkilerini sayarken“Fransa’da Cumhurbaşkanı HSYK’nın da başkanıdır” diye haber yaptı; bu yanlış.
Fransa’da 1958’de ağır kriz içinde dağılan siyasi sistemi toparlamak için General De Gaulle’ün hazırladığı yarı başkanlık anayasasında, evet, cumhurbaşkanı HSYK’nın da başkanıydı. Adalet bakanı da “HSYK başkan yardımcısı”ydı.
Fakat 2008 yılında bu değiştirildi, cumhurbaşkanı ve adalet bakanı HSYK’dan çıkarıldı. Bağımsız yargıtay başkanı aynı zamanda HSYK başkanı oldu, yargıtay başsavcısı da HSYK’nın başkan yardımcısı.
Dünyadaki gidiş bu yönde. Peki bizde?
Halbuki AK Parti’nin Meclis’e sunduğu anayasa taslağında “başkan”a ve partisine yargı yönetimi üzerinde çok geniş yetkiler veriliyor. 2014’te çıkarılan “yapboz kanunları” ile de HSYK adalet bakanının emrinde bir kurum haline getirilmiş, birçok maddesini Anayasa Mahkemesi iptal etmişti.
Yargıyı siyasetin denetimi altına alma niyeti belli; kuvvetler ayrılığına inanan bir hukukçu bunu savunamaz. Kuvvetler ayrılığı, sistemin adından önemlidir.
KURALLAR VE KURUMLAR
Çarların ve Sovyet imparatorluğunun yolundan gittiği için kendisine böyle deniliyor.
Steven Lee Myers’in “Yeni Çar, Putin’in Yükselişi ve Saltanatı” adlı kitabı bu konuda önemli bir eserdir. (The New Tsar, The Rise and Reign of Vladimir Putin)
Ben New York Times’taki tanıtım yazısını okudum.
Putin’in Sovyet ve KGB kökeni biliniyor.
Samimi olduğuna inanıyorum. “Bu tür durumlarda” tutuklamaları yaptıran kendisi değil zaten.
Başbakan, Haber Türk’teki konuşmasında “yargı reformu” vurgusu da yaptı.
Memnuniyet mi, endişe mi duyayım, tereddütte kaldım. Prof. Davutoğlu’na güvenmediğimden değil, yeni bir “yargı reformu”nu hazırlayacak olan Adalet Bakanlığı’na güvenmediğimden!
HSYK ÖRNEĞİ
Tabloyu görmek için bir tek HSYK’ya bakmak bile yeterlidir.
Davutoğlu’nun konuşmalarında kuvvetle vurguladığı yolsuzlukla mücadele ve bağımsız yargı konularında hükümet programını zayıf buldum.
AB raporlarında ısrarla vurgulanan “yolsuzlukla mücadele için bağımsız bir organ kurulması” bir türlü hükümet programlarına girmedi, bu defa da yok.
Yalnız hükümet programında Davutoğlu’nun iki vurgusu var ki, millete verilmiş taahhütler olarak buraya kaydediyorum: Yeni anayasanın “en geniş uzlaşma arayışı içinde” yapılması ve “özgürlük alanlarının daha da genişletilmesi.”
BAŞBAKAN’IN TAVRI
Program bana heyecan vermese de Başbakan’ın güvenoylamasından sonra muhalefet liderlerine giderek tokalaşmasını çok olumlu buldum.
Bildiğimiz demokrasiden de klasik diktatörlüklerden de farklı bir yönetim tarzı.
Putinizmde demokrasinin bazı unsurları mevcut: Seçimler, muhalefet partileri, küçültülmüş de olsa eleştirel basın...
Klasik diktatörlüklerde bunlar yoktur. O bakımdan klasik anlamda “diktatörlük” değil; fakat demokrasi hiç değil.
PUTİNİZMİN ÖZELLİKLERİ
Fareed Zakaria’ya göre Putinizm, liberal demokrasideki üç esası baskı ve kontrol altında tuttuğu için “illiberal”dir: Bireysel özgürlükler, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı!..
Derin bir üzüntüyle, çünkü bir insan, bir hukukçu öldürüldü. Kürt siyasi hareketinde “Operasyon istemiyoruz” demekle kalmayıp “Savaşlar, çatışmalar,
silahlar istemiyoruz” diye de konuşan
bir insan, bir hukukçu...
İki polis ise orada insanları korumak için görev yapıyordu.
Derin bir endişeyle, çünkü, ‘duygusal kopuş’ denilen vahim gidişe bir kan lekesi daha düştü! Körüklemek için hemen Elçi’yi ‘devletin öldürdüğü’ imasıyla tahrikçi açıklamalar yapıldı.
Ya çatışmada bir kör kurşunun isabetiyle hayatını kaybetmişse?!
Hatta bu kurşun bir PKK’lı teröristin silahından çıkmışsa?!
Türkiye’nin yeri AB olmalıysa, NATO olmalıysa, gelişmiş demokrasilerle beraber olmalıysa oralarda haber ve fikirlerinden dolayı gazetecinin tutuklanmadığını bilmeliyiz.
Putin Rusya’sı veya Şanghay Beşlisi ayrı bir dünyadır, özgürlüğün hükmü geçmez!
Bugün Türkiye güvenliği, bilimi, teknolojiyi hangi dünyada arıyorsa, hukukunu ve demokrasisini de oranın standartlarına uyarlamak zorundadır. Bu vatani bir görevdir! İnsani bir görevdir! Siyasi bir görevdir!
BAĞIMSIZ YARGI?