Paylaş
30 Ağustos 1922’de kurtuluşunun “Büyük Zaferi”ini kazandı.
Malazgirt’ten hemen beş yıl sonra Kutalmış oğlu Süleyman Şah İznik’i başkent yaparak Anadolu’da ilk Türk devletini kuracak, yirmi yıl sonra I. Kılıçarslan İznik yakınlarında Haçlı ordusunu mağlup edecekti.
Yahya Kemâl’in belirttiği gibi kuruluşla kurtuluş arasında yaşadığımız “bin yıl” zaferleriyle ve mağlubiyetleriyle, kudret ve ıstıraplarıyla “millet” olmamızı yoğurdu; devlet, bayrak, vatan duyguları gelişti.
Aşiretler topluluğu olarak kalmaktan böyle kurtulduk; Ortadoğu’dan farkımız budur.
TAARRUZDAN ÖNCE DİPLOMASİ
30 Ağustos 1922’deki “Büyük Zafer”in hikmeti bütün bu değerleri harekete geçirmiş, organize etmiş, ordulaştırmış, rasyonel sevk ve idaresini, diplomasisini başarmış olmasıdır.
Milli Mücadele bir vatanseverlik ve kahramanlık destanından ibaret değildir. Aynı zamanda bir örgütlenme, bir lojistik, bir rasyonel planlama ve diplomasi zaferidir.
Bütün Milli Mücadele boyunca izlenen “düşmanı azaltma” amaçlı diplomasinin çok çarpıcı bir örneği Sivas Kongresi bildirisinde İtilaf
Devletleri’nin değil, sadece Yunanistan ve Ermenistan’ın işgal politikalarının “düşman” olarak tanımlanmasıdır.
Mustafa Kemal sadece Meclis’teki birkaç gizli oturumda İngiltere’yi “en büyük düşman” olarak niteledi. En hamasi konuşmaları yaparken diplomasi dikkatini hiç kaybetmedi.
MİLLİ MÜCADELEDE DİPLOMASİ
Düşünün ki Sakarya Savaşı’nda Yunan ordusu yenilmiş, Eskişehir-Afyon hattına çekilmiştir. Oradan İzmir’e kadar işgal altındaki topraklarımızda “özerk Rum devleti” kurma çalışmaları yapılmaktadır.
Böyle bir dönemde Mustafa Kemal Paşa, orduyu Büyük Taarruz’a hazırlarken diplomasi yoluyla “düşmanları azalttı”, Fransa ve İtalya’dan bile silah, mühimmat, kamyon ve birkaç uçak satın alarak orduyu teçhiz etti.
Taarruza başlamadan önce Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey’le Fethi Bey’i Paris ve Londra’ya gönderdi; “barışçı çözüm” görüşmeleri yaptırdı...
Yunanlar ve İngiliz Başbakanı Lloyd George bunu Türklerin taarruz gücünün olmadığı şeklinde yorumladılar, rahat bir nefes aldılar.
Cepheleri gezen İngiliz Kurmay Yarbay Naire “Türklerin Yunan hatlarını yarmasının imkânsız olduğu” yolunda rapor da vermişti.
24 Ağustos’ta Yunan generaller Afyon’da balo yapıp eğlenirken Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet paşalar gizlice Afyon’un güneyindeki Şuhut’a geldiler; 26 Ağustos sabahı Büyük Taarruz’un başlamasına karar verdiler.
Bunu İtalya ve Fransa’dan alınan son parti malzeme ve kamyonların cepheye geliş gününe göre kararlaştırmışlardı.
SAYGIYLA, ŞÜKRANLA, RAHMETLE
Bu diplomasi sayesindedir ki Fransız ve İtalyan işgalleri erken sona erdiği gibi bu iki ülkeden silah ve mühimmat alındı. Dahası, 1922 yılında İngiliz parlamentosunda Türkiye lehine konuşmalar başladı...
Avam Kamarası’nda Türkiye’yi kuvvetle savunanlardan biri General Townshend’di; Kut’ül Amare’de Türklere esir düşmüş, saygın bir misafir muamelesi görmüş, samimi bir Türk dostu olmuştu.
Temmuz 1922’de Konya’ya gelip Mustafa Kemal Paşa’yla görüşmüştü.
Parlamentodaki konuşmalar Türk düşmanı Lloyd George hükümetinin Yunan’a verdiği desteğin hızını kesiyordu.
Evet, söz konusu olan vatansa siyasi rasyonalizm ve diplomasi her zamandan daha fazla önemlidir.
30 Ağustos 1922’deki Büyük Zafer’le İzmir’e yürüyen Mehmetçiği, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’yı, Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’yı, Birinci Ordu Kumandanı Nurettin, İkinci Ordu Kumandanı Yakup Şevki, süvari kumandanı Fahrettin paşaları ve bütün Milli Mücadele neslini derin bir saygıyla, şükranla, rahmetle anıyorum.
Paylaş