Paylaş
Evet, bodoslama girdim ve katılımdaki zayıflıkta ihbarların etkisi var mı, yok mu bilmiyorum; ama seyrek topluluk arasında dolanırken dahi Devlet Bahçeli’ye yönelik kırgınlığın izlerini görünce tablo netlik kazanır gibi oldu.
Bahçeli de bunun farkında sanki, savunma konumunda kaldı; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve Bülent Arınç’dan alıntılarla koalisyon kurulamamasının sorumluluğunun AKP’de olduğunu kanıtlamaya çalıştı.
Ayrıca, AKP-CHP görüşme trafiğinde sonucun önceden belli olduğunu anlatıp, CHP’yi ilkesiz, AKP’nin dizinin dibine oturmakla eleştirdi.
ALANDAN BİR SES
Bahçeli, bir savunmayı da ‘oyları düşüyor’ iddiaları üzerine yaptı.
Bunu algı operasyonu diye niteleyen Bahçeli, yapanların 1 Kasım günü rezil rüsva olacağını anlattı; ama bu konuya girmesi doğru mu, kuşkuluyum.
Tabii ki Bahçeli, sadece savunma yapmadı, AKP’ye her zamanki gibi çok sert ifadelerle yüklenirken, diğer partileri de ihmal etmedi. Diplomatları rehin alan, Süleyman Şah Türbesi’ni bombalayan IŞİD’i Davutoğlu’nun nankörlükle suçlamasını, ‘öfke ürünü’ göstermesini diline dolamış.
“Esad nasıl ki bir günde ESED oldu, IŞİD de bir günde DAEŞ oldu” dediğinde yoğun alkış aldı.
Ankara katliamı üzerinden de aynı sertlikle Davutoğlu’na oklar yolladı.
“Ey Serok Ahmet, ey densiz, ey gafil; hiç mi vicdanın yanmaz, Allah’tan korkmazsın, orada insanımız ölüyor, sen ‘AKP’nin oyu arttı’ diyorsun. PKK, IŞİD, DHKP-C katliam yapacak, AKP oy alacak! Bu nasıl bir anlayış!” dedikçe de alanı dalgalandırdı.
Demem o ki, AKP’ye yönelik eleştirilerde karşılığını aldı; ama bakın alandaki birinin bana söylediği şu söz MHP tabanındaki ruh halini anlatmıyor mu?
“Niye bir hükümete girilmedi hani onu anladık; ama seçim şartıyla CHP azınlık hükümetine ‘Evet’ deseydik iyi olurdu. Eğer böyle bir hükümetle bu seçime gitseydik hiç değilse AKP devleti, valileri, kurumları bu kadar kullanamayacaktı. Bugün MHP mücadeleyi AKP ile değil devletle yapıyor.”
İKİ YÖNLÜ RİSK
Daha önce de yazdım, MHP’nin muhafazakâr ve laik yaşam tarzını seçmiş iki geniş seçmen kitlesi var, ikisinin 7 Haziran sonrası tepkisi farklı. MHP’nin 1 Kasım’daki ciddi sıkıntısı da bu noktada.
Birinci grup AKP ile bir koalisyona sıcak bakarken, daha büyük bölümü temsil eden kıyı ve büyük kentlerdeki ikinci grup ise CHP ile hükümet kurup AKP’yi iktidardan uzaklaştırmayı bekliyordu.
Savunmada kalınması MHP yönetiminin de bunu gördüğünün işareti.
Özellikle ikinci grupta, belki de 2011’de barajı aşması için gitmiş olanların da etkisiyle, CHP’ye bir sempatik bakışın olduğunu, MHP’nin böylesi bir riskle karşı karşıya kaldığını bilmeli.
Tuğrul Türkeş, tabanda ‘kenetlenme’ yönünde etki yaratsa da ‘hayırcı’ algısı muhafazakâr milliyetçilerde bir sorgulama nedeni olmuş.
Bahçeli dün de bunların algı operasyonu olduğunu tekrarladı.
Yine de bu konu üzerinde düşünmeleri, kalan altı günü buna göre değerlendirmeleri gerekir; yoksa 1 Kasım’da MHP’nin küçük de olsa bir sürpriz yaşaması olasılık içindedir, AKP’nin el altından yaydığı gibi baraj altı tehdidi hiç söz konusu olmasa da.
1 Kasım’da sonuç ne olursa olsun, artık MHP koalisyonlara katılacak; ancak AKP ile mi, CHP ile mi sorusunun yanıtı alacağı oy oranının içinde olacak.
Paylaş