DENİZ Baykal’la ilgili kaset olayı ortaya çıktığında ABD’deydim.
Sonrasında süreci yakından izlemeye çalıştım; ABD dönüşü, geçen perşembe günkü yazımda Baykal’ın dönmemesi gerektiğini belirttim, aynı gün NTV’de, CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay ile birlikte katıldığım bir programda soru üzerine, “Döneceğini düşünmüyorum” dedim. Döndüğüm gün, ‘Geçmiş olsun’ dileklerimi iletmek amacıyla Baykal’ı aradım ulaşamadım; yazımın çıktığı gün iki kez daha aradım, sonuç yine aynı oldu. Bilirim, böylesi yazılara pek hoş bakmaz; zaten Oya Araslı’nın annesinin cenaze töreninde, bir yakını, bana açık sitemlerini iletti; ben de yanıtımı verdim. Malum; böylesi sitemlere alışığız, ilacımız da doğrunun yanındaki zamandır. O DALGAYA DİRENİLEMEZDİ Muhabirlikten geldiğim için okurlara demek isterim ki, Baykal’ın ne düşündüğünü sizlere aktarmak önemliydi ve geri dönme arzusu kesindi. Ancak öbür yandan, bunun olabilirlik oranını aktarmamız da önemliydi. Doğru teşhis, sadece Baykal’ın iki dudağı arasına bakarak konamazdı. Halktan yükselen dalgayı; “kurşun asker” konumuna düşürülen CHP örgütü ile delegesinin bu dalgaya direnip direnemeyeceğini iyi görmek gerekirdi. Pazartesi günü de Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını “An meselesi” başlığı ile duyurdum; ancak ne ilginçtir, arkadaşlarım dahi açıp, “Bunu neden yazdın?” diye sormadan sabah ekranlarda “Baykal dönecek” dediler. İki saat sonra yanıtını aldılar; oysa o yazıda iyi bir ipucu vermiştim. CHP’de aklıselimlerin az olmadığını, Kılıçdaroğlu’nun içinde fırtınalar koptuğunu aktardıktan sonra, “Partide, aday olursan Baykal dönemez diyenlerin güçlü bir toparlanma içinde olduğunu görüyor” diye yazdım. Çünkü, o CHP’liler sokağa çıktıkları an, çok yoğun bir “Kılıçdaroğlu” baskısı ile karşılaşıyordu, partisi ile en küçük bağı olan biri buna direnemezdi. Hiç başka tezlere gerek yok; Önder Savı’ı o çizgiye çeken de bu dalgadır. Suha Okay’la NTV sonrası sohbetten daha o gün çıkardığım sonuç buydu. Halktan gelen dalga bir kenara, örgütü dahi anlayamayan birileri de çıktı: Yıllardır CHP’yi yöneten MYK üyeleri. (Sahi şimdi ne düşünürler ki; geçiniz.) GENÇLER VE KADINLAR Halktan gelen talebe karşın, “Baykal dönecek” teranesini dillendirip duran, hatta yaşananlar olağanmış gibi göstermek isteyenler, Kılıçdaroğlu’nun adaylık açıklamasına rağmen neler yazıp durdular, diyecek laf yok. Ancak, Baykal’a karşı cesur çıkış yapan CHP’lilere, “Sattınız” demek insafa sığmaz; eğer bir satma işlemi varsa, o da partisini böylesi ahlaki bir tartışmanın içine çeken eylemleri yapanlar üzerinden düşünülmelidir. Umarım, Baykal da satıldığını düşünmüyordur ve tavrını iki güne koyar. İki seçeneği; çıkıp aday olması veya gelişmeleri kenardan izlemesidir. (Aslında, etnik/mezhep imasıyla Kılıçdaroğlu’na bir özür borcu da var.) Kılıçdaroğlu için de en iyi iki seçenek bunlardır, “destek” açıklaması değil. CHP artık yeni bir kulvara giriyor, siyasette sorun çözmek daha kolaylaşıyor. Demokrasi ve ülkenin daha iyi yönetilmesi için iyi bir sonuç olan bu gelişmenin kadro yenilenmesi ile desteklenmesi gerekli. O noktada da gözler Sav’a yöneliyor; CHP’liler ondan, ağabeylik bekliyor. Ağabeyliğini, “Kılıçdaroğlu’nu kuşatan değil; ona destek olan, her alanda deneyimli, proje üreten, gençler ve kadınların öne çıktığı bir Parti Meclisi ve MYK oluşması için” göstermesi isteniyor. Kılıçdaroğlu’nun böyle düşündüğü kesin, Sav da böyle davranırsa sorun yok.