Paylaş
Yeniden anımsatmalı ki, Uluslararası Şeffaflık Örgütü, AGİT, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi gibi kurumlar da tescil etti ki, 7 Haziran’daki seçim eşit ve adil şartlarda gerçekleşmedi.
Bu kurumların da vurguladığı gibi en başta Cumhurbaşkanı Erdoğan Anayasa’nın dışında bir tutum sergiledi; devlet kurumları ise iktidar lehinde karar ve eylemlere imza attı.
Seçmen de bu ağır tabloya rağmen, Erdoğan’ın ne “400 milletvekili” ne de “başkanlık” talebini kabul etti; onun desteklediği partiyi de 13 yıl sonra tek başına iktidardan etti.
Dün yemin eden Meclis, işte bu seçmen iradesinin ürünü olduğu için o seçmenin ‘Sorunsuz bir uzlaşma kültürü geliştirin’ mesajını hiç unutmamak zorunda.
BAŞKAN MUHALEFETİN HAKKI
Cumhurbaşkanı’nın meydanlara çıkmasının ardından bir ‘yemine sadakat’ tartışması başlamadı değil ama dünkü yemin töreninin sorunsuz bitmesi iyi bir başlangıçtır.
İtiraf etmeli ki, ‘HDP’den farklı sesler çıkabilir’ diyenler az değildi; çünkü içeride yaşanan tartışmaların varlığına dikkat çekiyorlardı.
Sorun çıkmadıysa Selahattin Demirtaş’ın çaba/başarısına atıf yapmak şart.
Bu arada, Demirtaş’ın, 8 Haziran’dan bu yana aldığı tutumun da meydanlarda söyledikleri ile paralel bir seyir izlediğini, KCK ve Kandil’den gelen aykırı seslere rağmen bir HDP çizgisi oluşturmaya başladığını da görmeli.
Bu Meclis’in özellikle 13 yılın muhalefet partileri için ayrı bir önemi var, seçmen onlara iktidarı paylaşma sorumluluğu verdi.
İlk sınavları da TBMM Başkanlığı için olacak.
Şunu söylemeli ki, eğer kapalı kapılar ardında koalisyon görüşmeleri varsa normaldir, TBMM Başkanlığı da masada olur ve o makam, küçük ortağa gider.
Ancak bir koalisyon görüşmesi yoksa, başkan seçimi muhalefetin sınavı olur.
Seçmen Erdoğan’a net uyarı yapmışken, Cumhurbaşkanı vekili sıfatını taşıyacak TBMM Başkanı’nın hâlâ AKP’de kalması muhalefet partileri için başarısızlık, AKP için ise başarı anlamına gelecektir.
Demem odur ki; koalisyon pazarlığı yoksa, TBMM Başkanlığı’nı AKP’ye kaptıran muhalefet seçmenine ilk şoku yaşatmış olur; çünkü hangi koalisyon kurulursa kurulsun o makam, AKP dışında bir partiye düşüyor.
ÜLKENİN ONCA SORUNU VARKEN
Meclis’in ikinci görevi ise içinden mutlaka bir hükümet çıkarmasıdır. Görevin çoğu da liderlerin omzunda; ancak hâlâ seçim atmosferini koruyanları var. Liderlerin, şu aşamada bir sonraki seçimin hesabını yapmaktansa, Türkiye’nin önündeki devasa sorunları çözmeye odaklanması şart; çünkü her geçen gün bu sorunları daha da karmaşık kılıyor.
Seçmenin ‘Uzlaşın’ dediğini unutmaması gereken liderlerin, halkın kendilerine açtığı kredinin ‘eski siyaset alışkanlıklarını bırakma’ amaçlı olduğunu da kulaklarına küpe yapmalılar. Unutulmasın ki halk, geçmişte yaşanan derin krizlerin tekrarını zerre istemiyor, krize neden olana da çok ağır fatura kesecektir.
Halkın liderlerden bugün beklediği, iç ve dış sorunların sağlıklı çözümlerini düşünmeleri, ona göre karar almalarıdır, bu alanlarda en iyi örnekleri sergilemeleridir.
Çünkü herkes de iyi biliyor ki, bu yargı yapısı, bu medya kısıtlaması, bu kişisel hak ve özgürlüklerle Türkiye ne normalleşir ne de demokrasisini güçlendirir.
Paylaş