Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Meydanların bu seçimdeki farkı

CUMARTESİ günü CHP’nin Tandoğan, AKP’nin de Sincan mitinglerini art arda izleyince bir kez daha gördüm ki bu kez meydanların dilinde bir farklılık var.

AKP seçmeni Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu seçim kampanyasına uygun bir tutum sergiliyor; görevini partiye karşı değil, Erdoğan’a karşı yapıyor.

CHP seçmeni de Erdoğan’a karşı görevini yerine getiriyor; ama onlar, "padişahlığa gittiğine" inandıkları bir başbakana ’dur’ demek için alanlarda.

CHP’nin Ankara ve İstanbul’da 12 Eylül sonrası en büyük mitinglerini düzenlemiş olmasında da, diğer illerde alanlara önceki seçimlere göre daha çok kalabalık toplamasında da bu anlayışın etkisinin bulunduğunu düşünüyorum.

"Kazanabilir umudu" veren CHP adayları da tetikleyici rol oynadı.

Benzer durumu bir ölçüde MHP seçmeni ve adayları için de söyleyebiliriz.

DAVA ADAMI

Muhalefetin böylesi bir hava içine girmesinde Başbakan’ın hangi tutum, söylem, tavrı etkili oldu denecek olursa hemen pek çok madde sıralanabilir.

Partisi muhalefetteyken belediye başkanlığı yapan ve o dönemi Türkiye’nin en başarılı örneği diye savunan bir başbakanın, bugün meydanlarda muhalif seçmeni, "Senden birini belediye başkanı seçersen hizmet alamazsın" diye tehdit etmesi ilginç bir ironi oluşturuyor.

Partisinin tüm adaylarını tek başına belirlediği için seçime adaylar yerine kendini sokan bir başbakan, muhalif adaylarda da, parti örgütlerinde de daha güçlü bir motivasyonun oluşumunu sağladı.

"AKP adayları kıyıda köşede kaldı" imajı yaratması da ayrı bir durum.

Başbakan, ilk kez bu seçimlerde demagojiye önemli bir yer verdi.

Meydanlarda Başbakan’ı dinleyen, "Göbeğini kaşıyan adam" veya "Çobanın oyu ile benimki bir mi" diyenin CHP veya MHP genel başkanı olduğunu düşünür.

Meydanlarda küçültücü her ifadeyi kullanan Erdoğan’ın, muhalefet aynı dozda yanıt verince onlarca kez mahkeme yoluna düşmesi de ilginç.

Eşekli söylemi ilk başlatan olmasına rağmen, Baykal, Ziya Paşa’dan yanıt verince mahkemeye giderek "dava adamlığının" başka bir türünü gösterdi.

GÜZEL TÜRKÇE

Son moda da, "Ben Karamanoğlu Mehmet Bey’in güzel Türkçesi ile konuşuyorum" derken, kötü sözcükleri meydanlara söyletmek oldu.

Muhalefet liderlerini eleştirirken, "Devlet malı deniz, yemeyen..." dedi durdu, "Kılavuzu karga olanın burnu..." dedi durdu, "Eskiye rağbet olsa..." dedi durdu, gerisini meydanlar getirdi.

Başbakan önceki seçimlerde de medyayı hedef almıştı; bu kez söylemini aynen korurken eyleme de geçti.

Baykal’dan kriz önerileri isteyen, öneriler gelince küçük düşürücü ifadelerle karşılık veren ve de kriz döneminde işsizliğin seçim malzemesi yapılmasını istemeyen bir başbakana, "Siyasetin, istihdam dışında önemli ne işi var" diye sormaya dahi gerek yok.

Ancak, aynı başbakanın, 65 yıl önce, savaş günleri dağıtılmış karneleri, CHP’ye karşı kullandığı tek malzeme haline getirmesi kara mizah gibi.

Bütün bu söylemin AKP seçmeninin önemli bölümünün hoşuna gittiğini, onları Başbakan’a daha çok bağladığını düşünüyorum; ama bundan hoşnut olmayan AKP seçmeni de var, işte asıl onların sandıktaki tavrını merak ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları