ÇÖZÜME yakın olunduğuna dair umutların yaygınlaştığı Kürt sorununda tartışmalar daha çok "kültürel haklar" ifadesi üzerinde yürütülüyor.
Sorunu, hem Kültür ve Turizm Bakanı, hem de AKP içinde farklı düşünceler ifade edebilen bir isim olduğundan Ertuğrul Günay ile konuştum.
Sözlerine, vatandaşların anadillerini geliştirme, öğrenme/öğretme, yaşatma hakkının temel insan hakkı olduğu gerçeğini anımsatarak başlayan Günay, daha önce yaptığı gibi bu konuda da 12 Eylül’e sert eleştiriler yöneltti.
Türkiye’de Kürt gerçeğinin uzun yıllar inkár edildiğini, 12 Eylül’de ise doruğa ulaşıldığını anlatan Günay, durumu "Tam bir akıl dışılık" diye tanımladı.
ARTIK İNKÁRCILIK YOK
Şimdilerde ise bu anlayışın terk edilmeye başlandığını anlatan Günay’a göre bu noktaya gelebilmek için epey zaman geçti.
İlk adımların 1990’lı yıllarda iki girişimle atıldığını anlattı.
Önceliği, kendi emeğinin de bulunduğu SHP Kürt Raporu’na verdi.
Ardına Süleyman Demirel’in ağzından dillendirilen DYP söylemini koydu.
İki partinin bu açılımlarının, resmi devlet politikası ve söylemleri tarafından püskürtüldüğünün altını çizerken üzüntüleri yüzünden okunuyordu.
Günay, bakanı olduğu AKP’nin ise yepyeni bir yol açtığını söyledi.
"Artık inkárcılık yok" derken mutluydu ve bu sözlerini şöyle açtı:
"Evet, sonunda herkes kabul etti; bu ülkenin başka etnik kökenden gelen vatandaşları da var. Hiçbirimizin, istediği etnik kökende doğma hakkı yok. Bu gerçek aslında mezhep, din için de geçerli. Ama hepimizin tek soyadı bulunuyor: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Ortak paydamız yani."
DEMRE YERİNE DENİZLİ’YE GİDEN YARDIM
Günay, kültürel haklar konusunu detaylandırırken vatandaşın dilini, türküsünü, yemeğini, ören yerini bileceğinin altını çizdi; bunlarla ilgili enstitülerini kurabilme hakkına değindi.
Bakanlık olarak ören yerlerinin orijinal adları ile ilgili zengin çalışmaları bulunduğunu aktarırken de Günay, bunları köy adlarını iade konusunda çalışan İçişleri Bakanlığı ile paylaşabileceklerini vurguladı.
Günay, ören yerlerinin adlarının dahi değiştirilmesi karşısındaki şaşkınlığını aktarırken ise iki farklı örnek verdi.
Mizah gibi görülecek birincisi şu:
"Bin yılın Demre’sine bir gün ’Kale’ denecek denmiş.Bu yüzden de Demre’ye gitmesi gereken bir para yardımı Denizli’nin Kale’sine gitmiş."
Son açılımların etkisinin görüldüğü ikinci örneği ise şu:
"Ordu Perşembe’ye gittim.Buranın adı eskiden Vona’ymış. Türkçeleştirilmiş.Belediye başkanı eski ismi almak istediklerini söyledi.Memnun oldum."Günay, memnuniyetini de, "Çünkü inkárcı politikalar nedeniyle bunlar sorun olmuş, yoksa vatandaşın bu konuda derdi yok ki" diye aktardı.
Günay’ın dikkat çektiği son nokta ise şu oldu:
"Geçmişe giden tüm uygarlıkların kalıntıları da bizim ve onları geleceğe taşıyacağız.Bir gün komşular arasında sınırlar dahi anlamsız hale gelebilecek ve o gün bu yaşananlarla alay edeceğiz, küçümseyerek bakacağız."