Paylaş
AKP sözcüleri ülkeyi en iyi kendilerinin yönettiğini hep söyleyip durdu.
Oysa kendi itirafları ortaya koyuyor ki gerçek hiç de öyle değilmiş. Onlarca öyle örnek var ki acı faturalarını bütün ülke ödedi, ödüyor.
Tam 11 yıl sonra ilk büyük itiraf geldi; devletin içinde ‘paralel devlet’ kurulmuş, bunu yapanlar AKP kadrolarını ‘aldatmış’, ‘saflıklarından yararlanmış’!
Bu 11 yıllık saflık, ülkenin kurumlarının ele geçirilmesi, en önemli markası olan ordusuna kumpas kurulması, milyonları dinlenirken binlerce masum vatandaşının cezaevine atılması ile sonuçlandı.
Sanki, ‘Fırat kıyısında kurdun kaptığı kuzunun hesabı Hz. Ömer’den sorulmaz’ gibi aynı AKP kadroları, en azından susmak yerine çıkıp, “Cemaatlerle devlet yönetilmez, emri komutandan değil başka yerden alan subay olmaz” uyarısı yapmış olanları ‘paralel yapı işbirlikçisi’ diye suçlayabiliyor.
KARA MİZAH
Aynı suçlama, ‘çözüm sürecini yanlış yönetiyorsunuz’ diyenlere de yapılıyor, hem de ‘PKK süreci kentlere silah yığmak için kullandı’ itirafına karşın.
Yetmiyor, üste çıkıyorlar; bu itiraf ortadayken vatandaşın, “Peki ülkeyi yöneten siz neyle meşguldünüz ki evlatlarımızı şehit veriyoruz” deme hakkına zerre saygı/hoşgörü göstermiyorlar.
Aksine, her önüne çıkanı, ülkenin en önemli kuruluşlarını ‘PKK yandaşı’ göstererek akıllara durgunluk veriyor, PKK’nın ekmeğine yağ sürüyorlar.
Oysa örneğin, hep hayretle karşıladığım, Selahattin Demirtaş ve HDP’yi, Öcalan’ı anlamsızlaştırmak, boşa çıkarmak, İmralı’ya gömmek, talimatlarını yerine getirmemek, iplememek; İmralı’ya karşı Brutus olmakla suçlayan sözleri eden Yalçın Akdoğan’dan başkası değildi.
O gün, ‘Demirtaş ve HDP bunu yapıyorsa kaygınız ne’ diye soranları dahi ‘kanla beslenmekle’ suçlamış olanların bugünkü tavrı kara mizah gibi.
En azından Öcalan’ı İmralı’ya kendilerinin gömdüğü ortaya çıktı da!
Biz böylesi saldırılara alışığız, ama kötü yönetimin sonucu ülkenin evlatları şehit ediliyor, analar ağlıyor ya yüreğimiz yanıp duruyor.
ÇIPA YOK ARTIK
Kötü yönetim ülkede denge-denetim sağlayacak güç de bırakmadı.
Medya, iktidar destekçilerinin saldırısına uğruyor, yalan/kara haberlerle terör yandaşı yapılıyor; soruşturma ve davalar art arda açılıyor; polis saldırılara seyirci kalmakla yetinmiyor, büroları basıyor, gözaltılar yapıyor.
STK’lar emir kuluna çevrildi; üyelerinin çıkarlarını korumak yerine, ya ‘akil insan’ ya da ‘yeni anayasacı’ olarak iktidar paralelinde çalıştırıldı.
Ama bir gün irade gösterip, ‘seçim değil, koalisyon olsun’ dediklerinde ise kulakları çekildi, dut yemiş bülbüle döndüler.
Doları 1 TL yapmakla övünen, protesto günlerinde 1.80’den 1.90’a çıktı diye Gezicileri ‘döviz lobisi’ piyonu gösterenler, 8 aydaki 1 TL’yi bulan artışa ise ‘normal’ dediler, faturasının halka çıkacağını bile bile.
Aynen asıl ağır faturanın birkaç yıla görüneceği eğitimdeki gibi.
Kötü yönetimin, eğitimi en büyük ulusal güvenlik sorunu haline getirdiğini ve bu çöküşün onarımının yıllar alacağını bilmeli.
Peki, Suriye felaketini de geçerek en hızlı AB taraftarı olan AKP’nin iktidarında, maliye bakanlarının itirafıyla, ‘Ortada AB çıpası dahi kalmamışsa’ hangi iyi yönetimden söz edeceğiz?
Devam edeceğiz; ama AKP yönetimi bilsin ki 7 Haziran öncesi uyardığım gibi, 1 Kasım’a giderken de kendi ayaklarına kurşun sıkmayı sürdürüyorlar.
Paylaş