GEÇEN perşembe günü BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ı, hükümetin yeni Kürt politikasının en belirleyici ismi ve ideoloğu, hatta KCK operasyonlarını planlayan kişi olarak gördüğünü yazmıştım.
Demirtaş o sohbetimizde, bütün bu operasyonlar sonucu örgütlü oldukları 47 ilin 40’ında örgütsel anlamında ‘neredeyse yok düzeyine’ getirildiklerini, bir bel kırma hareketi ile karşı karşıya kaldıklarını da söylemişti. Yazım üzerine Akdoğan aradı, “Beni açık hedef yapmış, güç atfetmiş” dedi. Önceki gün Akdoğan’la sohbet ettim, ilginç değerlendirmelerini dinledim. İMRALI’YI YAŞARKEN ÖLDÜRDÜLER
BDP/Demirtaş’ın temel problemini, ‘süreci doğru okumama kaynaklı doğru konum almama’ diye gören Akdoğan, Öcalan’la görüşme sürecinden başladı. Demirtaş’ın bu süreci sabote ettiğini savunan Akdoğan’ın gerekçesi şöyle: “Hatırlayın o dönem sürekli, ‘Muhatabınız Öcalan, gidin onunla görüşün’ dedi. Görüşmelerin yapıldığını ise çok iyi biliyordu. Bunu bile bile her daim o sözü tekrarlaması oradan güç devşirme amacı dışında bir şey olamaz. Bu açık sabote girişimiydi. Sürecin sonuna odaklanmak yerine, zora sokmayı tercih etti. ‘İmralı’yı yaşarken öldürdüler’ dememin nedeni de buydu.” İkinci örneğini de Habur üzerinden veren Akdoğan, orada yaşanan taşkınlığın da ‘sonucu havaya uçurma amaçlı’ olduğunu savundu. Habur’da hükümet kanadının hata yaptığı eleştirilerine ise pek katılmayan, hükümetin büyük risk alarak o girişimi yürüttüğünü anlatan Akdoğan, üstü çok kapalı olarak, “O kaza için kamuda da bir fatura kesildi, ama açık açık söylenmedi. Süreci yürüten MİT yöneticisi görevden alındı” demeye getirdi. Akdoğan, Habur’un BDP/PKK eliyle zafer sarhoşluğuna çevrilmesi sonucu aleyhte bir toplumsal algı oluştuğunu, bunu hiçbir hükümetin es geçemeyeceğini, o nedenle de frene basılmak zorunda kalındığını ifade etti.
CEBERUT TAHAKKÜM DÜZENİ YOK EDİLİYOR
KCK operasyonları konusunda da iddialı konuşan Akdoğan, operasyonlarla ‘ceberut tahakküm düzeninin yok edilmekte olduğuna’ inanıyor. “Operasyon etkili oldu. Cenazelere katılımın 5 binlerden 50 kişiye düşmesi, artık kepenklerin kapatılamaması bunun örnekleri” dedi. KCK’yı, “Terör örgütünün insanları sokağa dökme, baskı tehdidi üretme merkezi” diye niteleyen Akdoğan, şiddete bulaşmamış isimlerin tutuklanması üzerinden yapılan eleştirileri de şöyle karşıladı: “Dağa çıkmayı öneren, ‘silahsız olmaz’ diyenin terör bağlamında görülmesi dünyanın her yerinde normal ve terör suçu kapsamında ele alınır.” PKK’nın “Arap Baharı” yanılgısına düştüğünü, o nedenle seçimden önce terörü tırmandırarak halkı kışkırtmak istediğini savunan Akdoğan, PKK’nın bu amacında başarısız kalmasını KCK operasyonlarının etkisine bağlıyor. Demirtaş göreve geldiğinde ve Leyla Zana yeniden milletvekili olduğunda çok umutlandığını anlatan Akdoğan, özellikle son çıkışları ardından bu iki ismin büyük hayal kırıklığı yaşattığını, Demirtaş’ın, ateşli bir kitleye sürekli benzinle yaklaştığını, BDP’ye kabuğunu kırdırma yerine, “İmralı ne der, Kandil ne der” kaygısını esas alan konuşmalar yaptığını ileri sürdü. Zana’yı ise tecrübe ve birikimini ortaya koymak yerine “İzmir’deki, İstanbul’daki adam ne düşünür” kaygısı duymadan konuşmakla eleştirdi. Son bir not: Akdoğan, Öcalan’ın akrabaları da dahil kimse ile görüşmemesini ise “Açığa düşmeme çabası” diye niteledi.