Paylaş
AKP ise sorunların çözümünün ancak güçlü bir iktidardan geçtiğini, o nedenle kalıcı çözümler için seçim şartını öne sürdü.
Bunu yaparken, seçmene “Bize tek başına iktidarı verin, istikrar başka türlü olamıyor; bakın hükümet de kurulamıyor” dedi.
Şimdi evet, MHP’nin tavrı nedeniyle iktidar istediği sonucu aldı denebilir, ama bu kolaycılığın alası olur.
Sonuçta iktidar, kozlarını ve muhalefetin tutumunu iyi okuyarak seçimi yenilemenin tek başına iktidar getireceğini gördü.
Lamı cimi yok, iktidar istediğinden de fazlasını aldı, halk desteğini daha yukarı çekerek gücü elinde tutmayı başardı; hakkını ve zaferini kabul etmeli.
MUHALEFETE AĞIR DARBE
Tabii ki bu durumun her parti derin tahlillerini yapacak, hatalarını yeniden masaya yatırıp ileriye bakacak, ama değişim ve dönüşüm olması şartıyla.
Sonuca baktığımızda muhalefet yine topluca kaybetti, topluca cezalandırıldı, geçen seçimin galibi HDP de dahil.
Bunda ilk neden, 7 Haziran sonrası hükümet kurulamaması oldu ve ilginçtir ki, beklenin aksine CHP’yi de hiç ayrı tutmadı seçmen.
Seçmen en ağır darbeyi ise ‘her şeye hayırcı’ gördüğü MHP’ye vurdu, ama HDP’yi de terör konusunda sınıfta bıraktı, yani PKK terörü HDP’yi de çökertti.
HDP’nin TBMM’de kalması ise ciddi şans, yeter ki bunu doğru değerlendirsin.
CHP’nin, kendisi için onca olumlu unsuru barındıran bir seçim atmosferinden de başarısızlıkla çıkması, ülkenin muhalefet sorunu ve demokrasinin güçlenmesi konusundaki en büyük handikabı diye görmeli.
Bu noktada muhalefetin bundan sonra iktidara karşı etkili olması pek mümkün değil; bu durum Türkiye için en büyük sıkıntıyı oluşturacak gibi.
İşte o noktada iktidarın gücü kullanma biçimi belirleyici olacak.
HDP baraja çakılsaydı başkanlık acil masaya gelecekti, hem de Türk tipi.
Yine de iktidar bunu mutlaka denemeye çalışacaktır.
DEMOKRASİ VE HUKUK
Evet, Başbakan Davutoğlu, dün gece kulağa hoş sözler etti, ‘sevgi’ dedi.
Herkesin dilediği de budur, o nedenle umarız bu sözler uygulama bulur.
Bu noktada özellikle AB ile ilişkinin hangi düzeye çekileceği, AB’nin özgürlüklerle ilgili eleştirilerine ne kadar kulak verileceği yaşamsal.
AKP, seçim öncesi Avrupa liderleriyle temaslarda ‘yeni bir başlangıcı’ dillendirdi, bakalım bu alanda ne adımlar atılacak.
Eğer AB süreci yeniden sağlıklı bir kulvara girerse, bu Türkiye’nin ana sorunlarını da olumlu yönde etkiler; çözüm süreci, yeni anayasa dahil.
Tüm bunlar için de yine bir gerçeğe işaret etmek durumundayız.
Hakkını vermeli, Davutoğlu seçmenden güçlü destek aldı, liderliği kabul gördü; ama bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘son karar vericiliğini’ etkilemez.
Çünkü, dünkü sonuçta en büyük payın kendisinde olduğu aşikâr.
Erdoğan, şu andan itibaren daha çok konuşma hakkını kendinde bulacaktır; yalnız, seçmenin ‘başkanlıktan’ uzaklaşıldıkça oy verdiğini unutmamalı.
Milli iradesinin kararına saygı duyup, bunun Türkiye için kazançlar getirmesini dilemekten öte geçilemez.
Ancak demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak, iktidarda kim olursa olsun bu ülkenin her vatandaşının ilk görevi olmalıdır.
Bunlara sınır çizilmesi ise kim ne ederse etsin, ülkenin kaybına yol açar.
Paylaş