Paylaş
“Önceki yıllarda Cumhurbaşkanlığınca geri gönderilen kararnamelerin iade gerekçeleri arasında, çoğu isimsiz, imzasız ihbar dilekçeleri yer almaktadır.”
Sevindiğim nokta, Kuz’un isimsiz, imzasız mektuplardan yakınmasıdır. Malum isimsiz ve imzasız mektuplar konusuna hassasiyet gösteriyorum. En son Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nde (ABGS) önemli diplomatik kademelerdeki insanların, isimsiz, imzasız mektuplarla soruşturmaya tabi tutulmasını; ifade verme durumunda bırakılmasını gündeme getirmiştim.
Ancak ne ilginç, Ergenekon üyesi olmak da dahil saçma sapan iftiralara uğrayan bu kamu görevlilerinin hukukunu koruması gereken ABGS Genel Sekreteri Büyükelçi Volkan Bozkır dahi haberimizden memnun olmadı.
“Böyle bir dilekçeyi işleme koymam” dememiş olmasını es geçeyim; ama bazı ziyaretçilerine benimle ilgili güzel (!) yorumlar yapmasını anlayamadım.
Neyse, alışığız biz böylesi sitemlere; es geçip, konumuza dönelim.
ÇİFTE STANDART OLMAZ
Emin Kuz’un önceki görevi de Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı’ydı. İki çok önemli makamı işgal etmiş olan Kuz’un, hukukçu kimliğine de dayanarak şu konuda emin olmak istiyorum:
Kendisinin görevde bulunduğu süreler içinde ne Cumhurbaşkanlığı’nda ne de Başbakanlık’ta isimsiz ve imzasız mektuplar kesinlikle işleme konmamıştır. Ya da sormak isterim, işleme konan böylesi mektuplar var mıydı; bunlar hangi somut kanıtlara dayanıyordu, sonuçları ne oldu, kimler neyle suçlandı?
Çünkü detaya inmeyeceğim; ama yasalar, dilekçelerde, sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile ikametgah adresi bulunmasını şart koşuyor. Tek istisnası iddiaların şüpheye mahal vermeyecek belgelere dayanmasıdır. Emin Bey’e anımsatayım; özellikle kamuda, terfi ve atama dönemlerinde, bazıları profesyonelce kaleme alınmış böylesi mektuplarla çok insanın canı yakılıyor, haksızlık yapılıyor, iz bırakacak iftiralar atılıyor.
FAALİYET AÇIK İHBAR GİZLİ
Bir anımsatmayı da şu somut örnek üzerinden vermek isterim.
Bu köşeden onu da gündeme getirmiştim; Başbakanlık eski Müsteşar Yardımcısı Özgün Ökmen’le ilgili isimsiz, imzasız bir mektubu Disiplin Kurulu Başkanı olarak işleme koyan, yanılmıyorsam, Emin Kuz’un kendisiydi. O mektup gerçekten Keçiören’den mi, yoksa yakındaki bir kamu binasından mı yazıldı bilemiyorum; ama içeriği çok hukukiydi ve üstelik Ökmen’in yaptığı bir basın açıklamasına dayanıyordu.
Yani, açık faaliyet için isimsiz ihbara ne gerek vardı ve böylesi bir mektup üzerinden işlem şart mıydı ki yapıldı ve o işlem de yargıdan döndü. Kulakları çınlasın İskender Pala’nın “İki Darbe Arasında” kitabını dikkatle okudum; ama bugün yapılanların yarın beteri ibretlik kitaplara neden olması istenmiyorsa, bu isimsiz ve imzasız ihbarları işleme koymaya son vermeli.
Son verilmezse, iddia ediyorum; bugün çoğu kişiye yaşatılan mağduriyetler Pala’nın ve Kuz’un yaşadıklarının yanında solda sıfır kalır, çerez dahi olmaz.
Geçmişin iki mağduru Pala’dan empati içeren yeni bir kitap, Kuz’dan da örnek bir karar beklesek çok mu olur?
Paylaş