AKP grubu, seçimin öncesinden beri 2.5 ay, ardından ise tam 22 gün sonra ilk kez bir araya geldi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ilk kez karşıladı.
Toplantı, Erdoğan’ın seçim değerlendirmesi, halkın verdiği mesajı nasıl okuduğunu derli toplu anlamak, grubun havasını görmek için önemliydi.
Erdoğan konuşmasına, bahara atıfla değişimin, insanın ve doğanın vazgeçilmez kuralı olduğunu belirterek, "Baharla birlikte bizler de yeni, taze başlangıçlara adım atıyoruz" diyerek başladı.
Bu sözlere baktığımızda değişimi okuyoruz; ama bir çekincem var.
Ben, böylesi iddialı konularda, elbette hiç görmezden gelmesek de Başbakan’ın camdan okuduklarını değil, cama bakmadan söylediklerini esas alırım.
Çünkü, Erdoğan gerçek düşüncesini, iç dünyasını o anlarda ortaya koyuyor.
ALKIŞLARIN İTİRAFI
Başbakan, konuşmasında seçimin AKP için zafer olduğunu söyledi; ama sanırım buna kendisi de gönülden inanmış değildi.
Kendisi inanmış olsa dahi grup, kesinlikle aynı fikirde değil, demeliyim.
Çünkü, zafere inanmışlık olsaydı, Erdoğan salona adımını atar atmaz veya kürsüye çıkar çıkmaz grup, eksiksiz ayağa fırlar, alkış dakikalarca sürer, "Türkiye seninle gurur duyuyor" sloganı ortalığı çınlatırdı.
Hiç böyle olmadı; sıradan bir grup toplantısı, sıradan alkış gördük.
Aslında Başbakan zafere inanmış olsaydı, grup toplantısını bu kadar geciktirmez, salı şart değil ki, başka bir gün de toplantıyı yaptırıp zafer havasını sonuna dek solur, herkese de gururla soluturdu.
Bunu geçtim; "Erdoğan, söylemi ile AKP grubunu da tam tatmin edemedi, aksine beklentileri dahi karşılamadı" demek için çok gerekçe var.
İşsizliğin can alıcılığının farkında olduğunu, 2009 büyüme rakamını -3.6 olarak revize ettiklerini söyledikten sonra, "Kriz teğet geçti" demesi bunlardan biriydi; çünkü fark etmiş olabilir, bu sözleri duyduktan sonra yanındakinin kulağına eğilip bir şeyler söyleyen çok milletvekili oldu.
"Eyvah; yine teğet geçti, dedi" diye dertlendiler; haksız da sayılmazlar sonuçta, işsizlik rakamının yüzde 15’i aştığı bir ülkede yaşıyorlar.
KUCAKLAMADI DA TOKALAŞMADI DA
Erdoğan, cama bakıp, 71.5 milyonun hepsini kucakladığını söylerken de azımsanmayacak sayıda AKP milletvekilinde ’bir şey eksik’ duygusu bıraktı.
Bu vekiller, Ergenekon’un son dalgasının yarattığı mağduriyeti uygun bir üslupla, hiç değilse bir cümleyle dile getiren bir Erdoğan umuyorlardı.
Düşünün, hükümet yanlısı medyanın Türkan Saylan’la ilgili yayınlarını Başbakan’ın bir türlü hoşlanamadığı gazeteler yapsaydı, o kürsüden nasıl esip gürleyen, "Okumayın işte o gazeteleri" diyen bir Erdoğan görürdük?
Oysa Erdoğan, "Antalya yerine Antakya’da tatile gitti" diye yapılan masum haber ve yorumlar için en hafif hakaretini yine yaptı, "Çirkin" dedi.
Ama, Saylan’la ilgili yayınlar için bu hafif eleştirisini dahi esirgedi.
Erdoğan, sözlerini, "Millet, ’durmak yok, yola devam’ mesajını gür bir sesle tekrarladı" diye bitirse de kendi sesi yeterince gür çıkamadı.
Tatilden yeni dönmüş biri gibi değildi, hálá yorgun görünüyordu.
Canı da sıkkındı sanki, belki de bu nedenle yanılmıyorsam ilk kez salona girişinde kimse ile tokalaşmadan yerine oturdu.
Bilemiyorum buna neden seçim sonuçları mı, kabine revizyonu mu, tatilde okuduğu raporlar mı, ’yüzde 39 bir daha hayal’ düşüncesi mi?