Paylaş
“Emin olun, geçmiş cumhurbaşkanları kullandığımız dilin aynısını bize karşı kullansaydı 2002’de değil, 1992’de iktidara gelirdik. HDP’ye karşı kullandığımız dil bizi dibe çekiyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan, parti kadroları Selahattin Demirtaş’a yüklenince ayrımcılığın mağduru haline geliyorlar.”
Bu köşede benzer ifadeler kullandık; ama gelin görün ki 7 Haziran sonrası AKP’nin Demirtaş/HDP dili, eskisini de aratır oldu.
Öyle ki Abdullah Gül’ün Demirtaş’a başsağlığı telefonu dahi AKP’den sert tepki aldı. (Ne acı, nasıl bir noktaya geldik değil mi; bu ülkede bir başsağlığı telefonu dahi sorun yapılıyor!)
PKK DESTEKÇİSİ DEĞİLLER
Çünkü AKP, tek başına iktidarı kaçırmanın faturasını Demirtaş/HDP’ye kestiği için dilini yumuşatmıyor; aksine her gün, Cumhurbaşkanı veya Başbakan en sert sözlerle yüklenmeyi sürdürüyor.
Yüklensinler; ama iş öyle bir noktaya varıyor ki HDP’ye oy verenlerin PKK destekçisi olduğu yönünde algı yaratılıyor.
Büyük yanlış burada; çünkü HDP tabanı artık, sadece PKK destekçilerinden oluşmuyor, PKK’ya hiç sempati duymayan daha büyük bir kitle var orada.
AKP’liler etraflarına şöyle bir baksalar, hem 2011’de 3 milyonun altında kalan oyu 7 Haziran’da 6 milyonun üstüne çeken o kitlenin içinde PKK karşıtı ne çok kişi olduğunu görür hem de onların gerekçelerini anlayabilirler.
AKP’nin hoşuna gitmeyebilir; ama bu insanların bir bölümü, ‘HDP barajı aşarsa Türkiye için daha iyi olur’ diye inandı; bir bölümü, HDP’nin ‘Türkiyelileşme’ söylemine destek verdi; bir bölümü de AKP’nin tek başına iktidarını engellemek istedi.
AİDİYET SORUNU ÜRETME
Milli iradenin böyle oluşmasını, bu gerekçelerle oy kullanmayı AKP içine sindirememiş de olabilir; ama konu, ülkenin en önemli sorunuysa teşhisi için hiç değilse Çelik’e kulak verebilmeli.
Yazık ki Başbakan da Cumhurbaşkanı da Çelik ile mutabık görünmüyor.
Terör örgütü olduğu 30 yıldır aşikâr PKK’nın yeniden tetiğe sarılması HDP’yi köşeye sıkıştırmanın ana taktiği yapıldı.
Hem de o terör örgütünün, ülkenin her şehrine silah depoladığı itirafları ve ‘yönetme sorumluluğu’ gerçeğine rağmen orantısız güç kullanılarak.
Bilmeli ki bu orantısız yüklenme de HDP seçmeninde ters etki yaratıyor; yetmiyor, AKP’yi destekleyen bazı Kürtler de saf değiştiriyor.
Çünkü, kendilerine şöylesi basit sorular yöneltiyorlar:
“Sadece Kırşehir’de dükkânı yakılan, Ankara Garı’nda bombalanan insanlar başka birileri olsaydı kim hangi dili kullanır, sokaklarda neler olurdu ki, Demirtaş’ın sözlerine o kadar yükleniliyor? Bombacılar, yakıp yıkanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorsa sorumluluk kimde?”
Haşim Kılıç’ın dediği gibi birileri sussa da bazıları konuşmalı.
O nedenle açık söyleyelim; devleti yöneten güç olduğundan AKP’nin kullandığı dil, geniş bir HDP tabanında ülkeye aidiyet bağı konusunda sorunlar, önemli tehlike üretiyor.
Çare; kucağındaki babası İbrahim’le birlikte Ankara Garı’nda bombalanan 9’undaki Muhammet Veysel’lerle, PKK’nın balkondan attığı 16’sındaki Yunus Börü’leri, polisin fişekle kıydığı 15’indeki Berkin Elvan’ları hep birlikte ‘ülke evladı’ görmekten, ayrımsız sahiplenmekten geçiyor.
Yoksa gidişat çok sevimsiz ve önlenemez olabilir.
Paylaş