Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Güven olmazsa koalisyon da olmaz

Haberin Devamı

KOALİSYON görüşmelerine rağmen ortada şöyle bir görüntü/kuşku var:
“AKP, 7 Haziran kararını beğenmediği milli iradeyi terörle uslandırıyor ki, seçime gittiğinde kendisinden af dileyip yeniden tek başına iktidar versin.”
Allah’tan Bülent Arınç, ‘hemen seçimin ülkeyi sevmemek olduğunu’ söyleyerek bu kuşku bulutlarını dağıtmaya çalıştı.
Arınç’ın bu sözleri AKP’nin görüşü gibi de okunuyor, ancak Saray’ın söylem ve tutumları hâlâ tersi işaretleri vermeye devam ediyor.
Cuma günü, AKP ve CHP heyetleri buluşmuşken Saray’ın, “Koalisyon olursa olur, olmazsa seçime gidilir” demesi de böyle izah edilebiliyor.

ÜÇ ÖNEMLİ NOKTA

Şimdi bu sözün normal bir sürecin ifadesi olduğunu söyleyenler çıkacaktır.
Ama eski koalisyon görüşmelerini yakından izlemiş ve o günün görüşmecileriyle yeniden konuşmuş bir gazeteci olarak, üç önemli noktaya işaret edeyim:
1- Görüşmeler ‘koalisyon kuracağız’ irade ve beyanı ile başlar; samimiyetle yola çıkılır, son saniyeye dek kaza ihtimali ise hep kenarda tutulur. Bugünse bir beyan dahi yok, ‘bakacağız; olur mu, olmaz mı’ havasında yürünüyor. AKP heyeti de masada, ‘Biz not alıyoruz, liderler bakacak’ havasıyla oturduğu sürece önemli bir ‘ciddiyet ve güven sorunu’ var, demektir. Böyle yürünemeyeceği görülmeli. Bu konuda bazı uyarılar da yapılmış ve ‘görüldü’ dedirtecek işaretler gelmiş gibi, ama izlemeye devam.
2- Görüşmeler öyle keyfe keder gitmez; kesintisiz olur, toplumu oyalamadan en kısa zamanda sonuca ulaşılır ki ülke bir hükümete kavuşsun. Hele de geçici bir hükümet savaş benzeri kararlar alma durumuyla karşı karşıya ise.
3- Cumhurbaşkanları koalisyonu özendiren, kolaylaştıran tutum alır. Koalisyonun kurulmaması yönünde tek bir beyanda dahi bulunmaz.
Her üç maddede de sorun var, ama asıl sorunun büyüğü sonuncusu.
Bir de kulislere fısıldanan şu bilgiler doğruysa, sormayın gitsin:
“Seçim sonrası oradan oraya koşturup ‘Seçim değil, koalisyon istiyoruz’ diyen koca koca STK başkanları, huzura çağrılıp, ‘Size ne kardeşim’ fırçası yedikten sonra dut yemiş bülbüle döndü.”
Bu kulisi iki tarafa da yakıştırmak istemem, ama hem geçmişteki bazı örnekler hem de o makam sahiplerinin son günlerdeki sessizliği manidar değil mi?

Haberin Devamı

FARK YARATMA FIRSATIYDI

Haberin Devamı

Neyse, umudum ve inancım bu bilginin doğru olmadığı yönünde; o nedenle yeni görüşme yönteminden de sonuç alınabileceğini düşünelim.
Ancak yine de başka bir önemli tehlikenin varlığına dikkat çekelim.
O da iki partinin baştan beri dile getirdiği ‘güven’ krizi/sorunudur.
Düşünebiliyor musunuz, neredeyse savaş kararı alan bir geçici hükümet, olası koalisyon ortağına bu konuda tek kelime bilgi vermiyor.
O olası ortak, anamuhalefet partisi de olunca ‘güven’ kırılması geliyor.
Üstelik olası ortak, ‘bilgilendirme’ konusunu masaya getirmiş, muhatap da hak verip, ‘ben fark yaratacağım’ imasında bulunmuş; hatta RTÜK’e başkan seçiminde bunun ilk örneğinin verildiği ima etmişse, kırılma kaçınılmazdır.
‘O bilgilendirme’ yapılmalıydı ki güven oluşsun; yoksa geçen pazartesi günkü yazımın şu son cümlesi geçerliliğini sürdürür:
“Böyle olmazsa biline ki oynanan bir tiyatrodur, son sahnesi de seçimdir.”
NOT: Deniz Baykal da üç gün sonra ‘tiyatro’ benzetmesi yaptı. Eğer buna inanıyorsa bilmeli ki ‘perdeee’ diyen, ilk sahneyi yazan ta kendisi. Hem de son sahnede ona, tek kelime söz veya rol verilmeyeceğini bilemeyecek saflıkla!!

Yazarın Tüm Yazıları