Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Gazetecinin soru hakkı

PAZAR gününden beri Kanada’nın ABD’ye yakın bölgesi Calgari’deyiz.

Uluslararası Kayan Gazeteciler Kulübü’nün (SCIJ) 58’inci buluşmasında, 250’ye yakın gazeteci arasında Türkiye’yi 5 arkadaşımla temsil ediyoruz.

Gelecek yılki buluşmasına 27 Şubat-5 Mart tarihleri arasında Erzurum’da ev sahipliği yapacağımız SCIJ’in toplantılarında üç tür etkinliğimiz var.

Gündüzleri yarış da dahil birbirinden güzel pistlerde kayak yaparken akşam ve öğlen aralarında hem Kanada üzerinde konuşuyoruz hem de dünya medyasındaki gelişmeleri değerlendiriyoruz.

‘BAŞKA SORU YOK’ KIRMIZI KARTLIK

Medya üzerindeki tartışmada biz hiç yabancı olmayan bir konuyu, hem ABD’li hem de Kanadalı deneyimli gazetecilerden duyuca şaşırdım doğrusu.

Konu gazetecilerin, başta başbakanlar olmak üzere siyasilere, yöneticilere soru sorma hakkı ve bu hakka konmak istenen sınırlamalar üzerineydi.

Özellikle de bir soruya verilen yanıtı eksik bulunup veya tatmin olunmayıp üsteleyen takip sorularına ‘Bu konuda başka soru yok’ diye sınırlama konması, danışıklı sorularla iletişime yön verilme arzusu dile getirildi.

Buraya kadar durum bizdekine benzer olduğu için “Oh be, meğer sorun gelişmiş ülkelerde dahil dünya genelindeymiş” diye düşündüm; ama devamında bizden farklı bir durum söz konusuydu.

Konuşmacı gazeteciler, konuyu irdelerken medyanın, siyaset dünyasının bu etkisine karşı koyması gerektiğini anlattılar, örneklerini de verdiler.

Kanada’da bir başbakanın bir soruya verdiği yanıt tatmin edici bulunmayınca bir gazeteci soruyu devam ettirmek istemiş, başbakan, “Hayır, bu konuda başka soru yok” deyip başka bir gazeteciye söz vermiş.

O gazeteci de meslektaşına dönmüş, “Devam sorun neydi, bana söyle ben soracağım” demiş ve bunu yapmış; başbakan aynı tutumu ona da gösterip üçüncü gazeteciye geçmiş, o gazeteci de aynı soruyu sorunca, toplantı bitmiş.

VATANDAŞI GÖNÜLLÜ YAPMANIN YOLU


Burada doğal güzelliklerin turizm amaçlı kullanımının ekonomiye katkısını, o katkı vatandaşa yansıyınca ortaya ne güzel örneklerin çıktığını da gördük.

180 km’lik National Park’a adını veren 8 bin nüfuslu Banff’ın yanıbaşında 122 yıllık, şato tarzı inşa edilmiş bölgenin en iyi otelinde kalıyoruz.

Park alanı içinde tek bir konaklama tesisine izin verilmeyince çevredeki tüm  yerleşim birimleri bu oteli ilham alan tesislerle dolmuş.

Çünkü tablo güzelliğindeki Banff yılda, doğal güzelliklerden yararlanmak isteyen, 1.3 milyonu kayak amaçlı 4 milyon turist ağırlar hale gelmiş.

Aklınıza ne gelirse satmayı başarmışlar; kayak, buzda tırmanış, hayvan izleme, kilometrelerce uzunluğunda ormanlık alanda süzülen trenleri izleme, kano, parasailing, kırda bisiklet turu, treaking, fotoğraf çekme, bitki tanıma, yürüyüş, yiyecek ve içki tadımı, şelale tırmanışı... daha neler neler.

Tabi böyle olunca, kazanç ona da yansıyınca vatandaş turizme sahip çıkmış.

Havaalanına ayak bastığınızda şık giyimli gönüllüler size ‘hoş geldiniz’ diyor.

Daha ilginci, kayak yaptığımız bir bölgede, (hepsi bağlantılı 102 pisti var; ama Kartalkaya gibi düşünün) 120 gönüllü kayak rehberi ile karşılanmak oldu.

Akşama kadar güler yüzleriyle sizi bir pistten diğerine kaydırıyorlar, çevreyi tanıtıyorlar, yardım ediyorlar ve tek kuruş bahşiş dahi almıyorlar.

Peki bizdeki durum ne; onu da sonraki yazımda karşılaştıracağım.
Yazarın Tüm Yazıları