ÜLKENİN ana sorunlarını çözecek ‘umut Meclis’i olacak’ diye bakılan yeni TBMM, anlaşılması güç yargı kararları ile gözlerini krize açtı.
Beklenti, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ‘TBMM’de uzlaşın’ çağrısı ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın küçük imalarının çözüm getirmesi.
Gül’ün, krizi fırsata dönüştürme talebinin gerçekleşmesi de ayrı bir umut.
Ancak keşke Erdoğan, “Görüşmeye hazırım” mesajı veren Kemal Kılıçdaroğlu’na, cumartesi günkü TİM buluşmasında bir karşılık verebilseydi.
Erdoğan’ın, ülke üzerine çöken bu krizin etkisini bir anda kırabilecek o adımı atmaması, “Bildiği ve beklediği bazı şeyler var” beklentisine neden oldu. Umarız böyledir ve dün görüştüğüm BDP eski Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sözleri de sanki böylesi umutları içeriyor gibiydi. DİCLE KARARININ PERDE ARKASI
Demirtaş, yaşanan krizde eksik bildiğimiz bazı gerçekleri aydınlattı.
Örneğin, TV kanallarında benim de dile getirdiğim, “Hatip Dicle ve BDP bile bile bu işe neden ‘lades’ dedi” sorusunu şu açıklıkla yanıtladı:
“Diyarbakır’dan 3 yedek başvuru yaptık, isimleri belli. YSK’nın veto krizi sonrası listeler kesinleşince o yedekleri çektik. İl Seçim Kurulu’nda her şey; isim isim, saat saat var. Bilsek, böylesi gelişmeler için hazır tuttuğumuz o adayları niye çekelim? Dicle’nin mahkumiyeti 22 Mart’ta kesinleşmiş. Bundan ne Dicle’nin, ne avukatlarının, ne de bizim haberimiz var. Kanıtı da avukatlara tebligatın ne zaman yapıldığı açıklanırsa görülür.”
Demirtaş sonraki gelişmeleri de bakın nasıl özetledi:
“Listeler kesinleştikten 3 gün sonra, avukatlar beni aradı. ‘Acil’ diye yüz yüze görüşme istediler. Diyarbakır’a gittim. Yargıtay internet sitesinden kararı görmüşler. ‘Karar düzeltme isteyelim, bu arada ne yapılabiliriz diye de bakalım’ dedik. Milletvekilliğini düşürme kararı TBMM’de. Bunun dışında bir çare yoktu. Bu umutla hareket ettik; çünkü adaysız kalamazdık.” REFERANDUM’DA ‘EVET’ DİYECEKTİK AMA
Bu olasılığı önceden gördüklerini sözlerine ekleyen Demirtaş, anayasa paketi görüşmeleri sürecine dönerek çoğumuzun unuttuğu şu bilgiyi anımsattı:
“AKP yönetimine gittik; Anayasa’nın 14’üncü maddesi ile Terörle Mücadele (TMK) ve Ceza Usul (CMK) yasalarında değişiklikler önerdik. Dosyamızı verdik. Dedik ki: ‘Bizde bu maddelerden yargılanmayan bulamazsınız. Bunlar siyaset yapmamız önünde engel. Suç işleyen varsa tamam; ama bakın bu yargılamaların hepsi söylenmiş sözlerle ilgili. Bu değişiklikleri yapın, biz de boykottan vazgeçip, referandumda ‘evet’ diyelim’. AKP, bizi umursamadı.”
KCK sanığı 5 milletvekilinin tahliye edilmemesini de ‘komik, kabul edilmez’ bulan Demirtaş, Başbakan’dan çözüm için ipucu vermesini bekliyor.
Tutuklu sanıklarla ilgili gelişmeleri kısa sürede sonuçlandırılabilir gören Demirtaş, TMK ve CMK’da yapılacak değişiklikleri yeterli buluyor.
Resmi Gazete’de yayını dahil bu düzenlemenin 4 günde bitebileceğini savunan Demirtaş, bu alanda bir gelişme yaşanmadan TBMM kampusuna ayak basmayacaklarını; BDP’nin TBMM grup seçimlerini de muhtemelen hafta içinde ve dışarıda yapıp TBMM Başkanlığı’na bildireceklerini açıkladı.
Demirtaş’ın, “Bu işler çözülecek, Türkiye bu tür şeylerden kurtulacak; kesinlikle şüphem yok. Ama herkes yöntemince mücadele etmeli. Bu da bizim mücadele tarzımız” şeklindeki son sözleri ise dikkat çekiciydi.
Bakalım bu sözler, bu yaklaşım umut verici, çözüm getirici olacak mı?