Paylaş
Açılımın koordinatörü Beşir Atalay’ı dinlerken daha ilk şaşkınlığı yaşadık.
Konuşmasının sekizinci dakikasında, diğer partileri bölge partileri diye suçlayıp ortamı gerdikten sonra kürsüye çıktığında, “Kimseyi rahatsız etmeden konuşacaktım” dediyse de vazo kırılmıştı bir kez.
O an, “Habur’da PKK’nın gövde gösterisinin yaratacağı infiali öngörememişti, anlaşılan bunu da öngöremedi” diye düşündüm doğrusu.
CHP pankartlar açıp, “Aç, aç” diye ‘şık olmayan’ tepki koymasa Atalay’ınkonuşması belki de hiç dikkat çekmeden bitecekti.
İKTİDARIN YOĞURT YİYİŞİ
Toplantının 10 Kasım’a denk düşürülmesinin yanlışlığını artık yazmaya dahi gerek yok; ama bilinsin ki çok sayıda AKP’li de bu zamanlamayı yanlış buldu.
İktidarın, muhalefetin bunu kullanarak ortamı gereceğini bile bile 10 Kasım ısrarını sürdürmesinin makul bir açıklaması yok.
AKP’nin Avni Doğan’ı sözcü seçmesi de çok kayda değer; çünkü Doğan, özelinde açılıma pek sıcak bakmayan; ama üslubuyla gerginliği kısa sürede tepeye çıkarabilecek bir milletvekili ve öyle de oldu.
“Suat Kılıç’lık yapmak” tanımını kısa sürede kendisine sıfat haline getirmeyi başaran genç bir ismin kürsüye çıkarılması ise tuz biber etkisi yarattı.
Bu isimlerin seçilmesini de doğru bulmayan çok sayıda AKP’li vekil gördüm.
Sonuçta; kritik bir oturumda işi yumuşatması gereken iktidar aksini yaptı.
Bakan Atalay’ın açılımın ayrıntıları için “Perşembe günü açıklayacağım” demesi ise muhalefetle alay etmek, önemsememek gibi bir şeydi.
Doğrusu, bugüne hazırlıklı olabilmesi için muhalefete detayları vermesiydi.
Şimdi diyeceksiniz ki detayları almak isteyen muhalefet mi vardı?
CHP’NİN RESMİ SÖYLEMİ Mİ
Buna hak vermiyor değilim ve başından beri demokratik açılımda MHP’nin hesap dışı tutulmasını söylediğim için geriye CHP kalıyordu.
CHP ise salı günkü oturumda en net tutum alan parti oldu, bence.
Onur Öymen; “Çözüm, Dersim ve Şeyh Sait isyanlarında yapılandır” dedi.
Bunu, “Darağaçlarını kurun; kesin biçin, sürün” diye çevirsek kim ne der?
Eğer sosyal demokrat bir partinin resmi çözüm önerisi buysa, DTP de karşı tarafta kabul edilecekse iktidar için geriye iki seçenek kalıyor:
“Ya bütün sorumlulukları tek başına üstlenip devam edecek ya da bu çözüm işinden vazgeçerek daha çok şey kaybedecek.”
Yine de ‘ancak’ diyeceğim; çünkü Öymen’in konuşmasından önce sohbet ettiğimiz CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bakın çözüm için neler dedi:
“Kırmızı çizgilerimiz belli. Eğitim konusu gelirse daha sertleşirim. Çözüm öncelikle PKK’nın koşulsuz silah bırakması ile olur. Hükümet de bütün gücünü bu yönde kullanmalıydı. Ama öyle yapmadı. Bir yandan teröristle pazarlık yaptı, diğer yandan devletin güçleri teröristle mücadeleyi sürdürdü. ABD bölgeden giderken PKK’ya ihanet etmediği izlenimi vermek istedi, hükümet bunu biraz abarttı. Böylesi budala hükümetler olmaz. Sorunun çözümü silah bırakmada, zemin de çok uygun. Bu olsun, sonrasında her şey konuşulur. İneceklerin rehabilitasyonu, gerekiyorsa af, başka şey ne varsa konuşulur; ama önce silahı bırakacaksın. Bakın Ömer Çelik ilk başta bu ayrımı yapmadı; eleştirdim, iki gün önce Milliyet’te durumu toparladı. Görseydim takdir ettiğimi söyleyecektim.”
Paylaş