REFERANDUMDAN ‘evet’ çıkacağından emin olan çevrelere bakacak olursak, AKP seçmeninden tek fire olmayacak, buna karşın CHP ve MHP seçmeni arasından ‘evet’ oyu kullanacaklar hiç de az değil.
Gerçekten CHP ve MHP seçmeni partisine, AKP seçmeninden daha mı az bağlı sorusuna yanıt kimin nereden baktığına bağlı; ancak iş bıçak sırtında gibi. Çünkü, gelin en son yapılan yerel seçim sonuçlarından hareket edelim ? EVET PARTİLERİ: AKP (38.39) + SP (5.2) + BBP (2.3) = 45.89 ? HAYIR PARTİLERİ: CHP (23.08) + MHP (15.97) + DP (3.84) + DSP (2.3) = 45.72 O seçimde ANAP, BTP, İP, TKP ve ÖDP’nin oyları da yüzde 2’yi aşmıştı. LİDERLER SANDIĞA GİRECEK Tablo bu; ancak CHP’nin başında halktaki desteği partisinden çok önde olan bir Kılıçdaroğlu var ve referandum sandığına kendisini sokmuş durumda. Soru şu: İktidar hedefi olan, Ankara’da oturmayıp kasaba kasaba ayağına giden bir lider bulmuş CHP’li seçmen AKP’yi sevindirecek oy kullanır mı? MHP seçmeninin en büyük hassasiyeti terör ise ve terör de 8 yıl öncesiyle kıyaslanamayacak bir noktaya gelmişse o tabana yönelik hesaplar tutar mı? Hele daha işin başında bazı valiler MHP ile çatışmaya girerek MHP tabanını daha da keskinleştiriyorsa, bilemem ne kadar fire olur. DSP ve DP seçmeninin ortak noktası AKP karşıtlığıdır; ne fire olur bilemem. Tamam; medyanın önemli bir kesimi AKP’den daha hızlı “Evetçi” çıktı; CHP veya MHP’nin 12 Eylül öncesi falanca ilçe başkanı, adı sanı unutulmuş eski bir üyesinin ‘Evet’ demesi birinci sayfalara çıkıyor; günlerce, “DP eski genel başkanı 50 ilde ‘evet’ mitingi düzenleyecek” haberleri boy boy veriliyor. Ancak ölçü kaçar, güç kontrolsüz kullanılırsa karşıtının doğacağı da ortada. ‘Evet’ oyu kullanacak Sezen Aksu’ya, ‘Sazan’ diyen CHP yöneticisi, ki yaptığı kesinlikle yanlış, ‘Hakaret etti’ diye manşetlere taşınıyor; ama ‘Hayır’ diyenlere aynı sayfalarda yapılan hakaretin, küfrün bini bir para. SAMİMİYET TESTİ Referanduma etki edecek en önemli unsurlardan biri de samimiyet olacak. Demokrasi deniyor; ancak ‘hayır’ diyeceğini açıklayan sanatçılara, AKP Genel Başkan Yardımcıları telefon açıp, ‘Duyduğumuz doğru mu?’ diye soruyor. Referandumda ‘evet’ denmesi halinde yargının bağımsızlaşacağı söylenip oy isteniyor; ama bakın YAŞ ile yargı kararları arasındaki şu eşzamanlı gidişata: 23 Temmuz’da, Genelkurmay Basın Sözcüsü, masumiyet karinesi gereği Balyoz davası sanığı askerlerin durumunun YAŞ’ta ele alınacağını açıklıyor, birkaç saat sonra o askerler için ‘yakalama kararı’ çıkıyor. YAŞ toplanıyor; ikinci günü, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un, Org. Hasan Iğsız’ı Kara Kuvvetleri Komutanı olarak önerdiği öğreniliyor; aynı akşam savcılık, Iğsız ve 18 askeri ifade vermeye çağırıyor. YAŞ’ın üçüncü gününde Balyoz sanıklarının durumu görüşülüyor; hükümetle asker farklı tutum alıyor, aynı saatlerde Başsavcıvekili’nin ‘yakalama kararları ertelensin’ talebinin reddedildiği açıklanıyor. YAŞ’tan karar çıkmıyor; hükümetin, Kara Kuvvetleri için düşündüğü komutan emeklilik dilekçesi veriyor, Başbakan ile Genelkurmay Başkanı o gece buluşma kararı alıyor, buluşmaya dakikalar kala Balyoz davası sanığı askerler için verilen ‘yakalama kararı’ kaldırılıyor. Sizce seçmen bütün bunları birbirinden bağımsız, rastlantı diye görür mü?