Paylaş
2011 seçimi bitmiş, Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal milletvekili seçildiği halde, cezaevinden çıkarılmamış, yeminleri sağlanmamıştı. CHP milletvekilleri de yemin etmeyerek bunu protesto etti, kriz çıktı.
Kriz, iki büyük partinin (AKP ve CHP) ‘büyük protokol’ imzalaması, o protokole inanan CHP’nin yemin etmesiyle son buldu.
Ama daha saat geçmedi Başbakan Erdoğan ortaya koydu ki protokol kandırmacaymış; milletvekilleri içeride kalmaya devam edeceklermiş, ettiler de!
Yetmedi, övünülerek “CHP tıpış tıpış Meclis’e girdi” denilip duruldu.
Eminim bunları en iyi anımsayan da Kılıçdaroğlu’dur.
BAYKAL YİNE YARALADI
Şimdi ise ‘büyük koalisyon’ aranıyor, iyi de huylu huyundan vazgeçti mi?
Deniz Baykal ile görüşerek zemin kazandığını düşünen Erdoğan, yine siyasete müdahale anlamına gelen laflar etmeyi sürdürüyor.
Nasılsa, ne Baykal ne de uçağındaki gazeteciler, “Cumhurbaşkanlığı makamının tartışılması milli iradeye saygısızlıktır” dediğinde, şunu soramıyordu:
“Sayın Cumhurbaşkanı, meydanlara çıkıp muhalefet liderlerine her lafı ederek o tartışmalı hali siz yaratmadınız mı? Şimdi böyle konuşarak yaptığınız yanlışı kabul ediyor, halktan özür mü diliyorsunuz?”
Hani birileri Baykal’ın sesini çok özlemiş falan ya, ben öyle düşünenlerden değilim; maalesef Baykal, sona doğru dahi yine yanlış iş yaptı. Erdoğan’ı doğruya çekmek yerine, yanlışta yürümesi için cesaretlendirdi.
En azından şunları merak etmek durumundayız: Erdoğan’a, en adaletsiz seçimin gerçekleşmesine birinci derecede katkı sağladığını, başta partisi CHP olmak üzere muhalefete ağır laflarla büyük haksızlık ettiğini, yanlış yaptığını söyledi mi?
Görüşmenin tutanaklarını CHP’ye verip vermediğini de geçiyorum; ama gece yarısı Kılıçdaroğlu’nu arayıp bulamamış olmasını garipsiyorum.
Eski bir genel başkan, özel kalemi arasa hemen sonuç alacağını bilmez mi?
Lafı kıvırmadan edeyim; Baykal, bu buluşmayı Saray’da gerçekleştirmemiş olsa da CHP’lilerin gönlünde yine olumsuz bir iz bıraktı, yine yara açtı.
HAZİN TABLO
Bugün, “Cumhurbaşkanı anayasal çizgiye çekilmeli” demeyen yok gibi.
Allah aşkına, hangi tür demokraside böyle bir garabet cümle kurulur?
Peki, bu hazin tablonun yarın sürmeyeceğine dair en küçük karine var mı?
Türkiye’nin bu anlamda büyük bir sorunu olduğunu -ki sorun öncelikle de AKP’nindir- görmeden, giderecek de tek adım atılmadan, CHP-AKP koalisyonu önermek seçmene nasıl bir saygı olabilir, hele de CHP’ye oy verenlere?
Saray’da oturmaya devam edilecek; Başbakan Yardımcısı’nın dahi bas bas bağırdığı iddialar, yolsuzluk dosyaları ortada duracak; TÜRGEV gerçeği sorgulanmayacak; ‘masum insanlar’ dalga dalga nasıl cezaevlerine tıkıldı unutulacak; örtülü ödenekler, seçime devlet müdahalesi, Cumhurbaşkanı’nın vatandaş vergisi olan miting giderleri es geçilecek; Diyanet’in, MİT’in, yargının, polisin, askerin içine sokulduğu perişanlık giderilmeyecek; vs., amma bir ‘büyük koalisyon’ yapılacak!
Eğer CHP, bu konuları sağlam bir ‘büyük protokole’ bağlamadan yola çıkarsa halktan yanıtın en ağırını alacağını bilmeli.
Çünkü seçmen iradesini gösterdi; parti ayrımı yapmadan, geçişken oy kullanarak muhalefete büyük güç verdi.
İlk seçimde keseceği fatura da elinde, gereği yapılsın diye bekliyor.
Paylaş