Paylaş
Hemen şunu belirteyim; Baykal, bu sorunla yatıyor, bu sorunla kalkıyor. Hafızasını tazeliyor, okuyor, dinliyor, hükümetin attığı adımları yakından izliyor, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın mektubunu biraz da merakla bekliyor. Sohbetten edindiğim izlenim, Kuzey Irak’ın yakın tarihinde yaşanan gelişmeler, CHP’nin ve Baykal’ın tavrını belirleyici hal almış. Bunda dönemin Irak’taki iki muktedir adamının sözlerinin derin izi var. Sözünü ettiğim birinci isim, Saddam’ın, uzun yıllar yardımcılığını yaptıktan sonra devirip yerini aldığı Devlet Başkanı El Bekir.
Baykal, Bülent Ecevit ile birlikte yaşadığı ve artık unuttuğu El Bekir ile ilgili anısını sanırım, hükümetin Kürt açılımı ardından anımsadı.
KEŞKE NOT ALSAYDIM
1978’de Baykal’la birlikte Irak’a giden Ecevit, El Bekir ve Saddam’la buluştu. Yardımcı Saddam’la anılar da ilginç; ama onu geçerek El Bekir’e dönüyorum. El Bekir, Irak’ta Kürt sorunu ile de uzun yıllar uğraşmış bir devlet başkanı. Görüşmede söz dönüyor dolaşıyor, Kürt sorununa geliyor; El Bekir, verdikleri veremedikleri hakları, yaptıkları yapamadıkları işleri anlattıktan sonra; “Sizde neler yaşanıyor, aman dikkat edin” tavsiyesinde bulunuyor. Ecevit, “Bizde her makamda Kürt var, Meclis’te önemli sayıda milletvekili Kürt kökenli, herkes her hakkı kullanır. Bizde bu sorun çıkmaz” diyor.
El Bekir, “Öyle demeyin, bakın ilerde siz de bunu yaşarsınız” diye üsteliyor, ayrıntılara giriyor; işte Baykal, şimdi o ayrıntıları tam anımsamıyor. Onun için de, “Keşke o konuşmayı teybe alabilseydik, ya da sonrasında bir kenara not etseydim” diye pişmanlık gösteriyor.
İkinci Iraklı ise 1994’te bir SHP heyetinin, Saddam’ın daveti üzerine gittikleri Irak’ta görüştükleri Devlet Başkanı Yardımcısı Taha Yasin Ramazan. Kurmaylarının Baykal’a aktardığı Ramazan’ın sözleri de aşağı yukarı şöyle:
“Siz bugün Kuzey Irak’taki yöneticilere yardım ediyorsunuz, 7 milyon dolar veriyorsunuz. Elektrik sağlıyorsunuz. Bu içişlerimize karışmak değil mi? Biz çok daha fazlasını verdik. Özerklik, kota hakkı da dahil. Unutmayın yarın 7 milyar dolar veren olur. O zaman görürsünüz ne olacağını?”
AÇILIMI AÇMAK DEĞİL KAPATMAK
Bugün Irak’ta tablo ortadayken bir de Baykal’a gelen mektuplar var. Bölge illerinden gelen bu mektupların içeriğini; “Hükümetin açılım söylemleri sonrası ilimizdeki DTP’liler kendilerini kral gibi görmeye başladı. Psikolojik üstünlük yakaladılar” diye özetleyebiliriz. Bu sohbetimizden iki saat önce de Genel Başkan Ahmet Türk, DTP grup toplantısında yüksek özgüvenle Anayasa’nın, -başta eğitimle ilgili olanlar- hangi maddelerinin değişmesi gerektiğini şart koşuyordu. Baykal, böylesi bir atmosfer altında Erdoğan’ın mektubunu bekliyor. Merak edilen de mektubun nasıl kaleme alınacağı, içeriğinin ne olacağı. Tahminim; içeriği, uzunluğu ne olursa olsun Baykal’ın yanıtı uzun olacak. Özü, “Tek kaygımız ve sıkıntımız ‘eşit vatandaşlık’ temeli dışındaki tüm çözümlerin, ülkeyi bölünmeye götüreceği” şeklinde olacak gibi.
Baykal’ı ikna etmenin tek yolu, Başbakan’ın bu konuda vereceği güvenceler. O da Erdoğan’ın mektubuna alacağı yanıttan sonra Baykal’la görüşme şansı bulup bulamayacağına bağlı; ancak giderek ‘biraz zorlaşıyor’ diyebilirim. Çünkü CHP, “Ülke yararı açılımı açmakta değil kapatmakta” noktasına daha yakın.
Paylaş