Paylaş
Ancak sadece bu bilgilerin Başbuğ’un elini o kadar da güçlendirmediği, son gelişmelerin de bunu kanıtladığı belirtilerek şu örnekler sıralanıyor:
Albay Dursun Çiçek konusunda her aşamada bilgi sahibiydi, sonuç ne oldu?
“Kozmik odada bir şey bulunamadı, bazı belgeler imha edilecek” açıklaması yapıldı; ama mahkeme hemen, “Şu belgeleri imha etmeyin” dedi ve ilgili hakim geçen hafta içinde Kozmik Odada bir arama daha yaptı.
Söylenmek istenen, Başbuğ’un daha bilmediği şeyler var, noktasında.Anlayacağınız, bu ülkede Başbakan da Genelkurmay Başkanı da ‘bildiklerim var; ama şimdi söyleyemem’ diyorsa, buradaki ironiyi geçsek dahi, “Hangisi daha çok bilinmezi biliyor” diye sorma hakkına sahibiz.
RUHBAN OKULU’NDA YENİ YAKLAŞIM
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Ruhban Okulu’nun açılmamış olmasından rahatsızım” demesi okulun bir an önce açılması yönünde bir işarettir.Konuyu önce de gündeme getirmiş, hükümetin, “Batı Trakya Türklerine yönelik adımlar atılması” temelinde mütekabiliyet aradığını yazmıştım.
Ancak şimdi hükümette mütekabiliyetten vazgeçme eğilimi görüyorum. Dün görüştüğüm Başmüzakereci Egemen Bağış’ın şu sözleri de göstergesi:
“Eskiden beri bu yaklaşım var. Başbakanımız, Papandreu’ya bir mektup yazdı, cevabı da geldi. Bir zirve kararı alındı; ama daha tarihi belli değil. Biz her an hazır olduğumuzu bildirdik. Onlarda ise gündem kriz. Mektuplar iki ülkedeki azınlıklar, Kıbrıs, yasadışı göçle mücadele, AB müzakerelerimizle ilgiliydi. Şimdi kendi vatandaşımızın hakkını iade için başka bir ülkeden mütekabiliyet beklemek doğru değil. Ancak, demokratik ülkeler bu tür hassas adımları iyi niyet çerçevesinde, eş zamanlı atarsa süreç çok kolaylaşır. Yunanistan’ın, Türk azınlıkla ilgili haklar için Türkiye’nin adım atmasını beklemesi ne kadar yanlışsa, bizimki de o kadar yanlış olur.”
Bağış bununla da yetinmedi, gereken adımların hızla atılmasını önerdi. “Oradan mezun olan vatandaşımız, yarın Singapur’daki kilisede görev alacak, bir gün başpiskopos olacak. Atina’dan, Moskova’dan mezun olacağına İstanbul’dan çıkacak. Benim ülkeme dört gün kalan dost olarak ayrılıyor, dört yıl kalan ne olur; artık herkes düşünmeli” dedi.
YA SİYASİ DESTEKÇİLER
Hüseyin Çapkın, başkomiserliğinden beri tanıdığım bir emniyet müdürü. İstanbul’da polisin polise yaptığı baskınlarla iç temizlik yoluna gidiyor. Bir operasyon da Atatürk Havalimanı VIP salonu polisleri üzerinde yaptı.
14 Eylül 2009 günkü yazımda, tanınmış bir mobilya şirketinin sahibinin Ukraynalı sevgilisini Atatürk Havalimanı’nda, ta aprona kadar giderek, VIP minibüsü ile karşıladığını, VIP’ten çıkararak ona hava attığını belirtmiştim.
Olayın görgü tanığı da durumu İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a şikâyet etmişti. VIP’teki polis operasyonunda şikâyet mektubu ile yazım da etkili olmuş. Ancak o işadamının bu ayrıcalığa önemli görevlerde bulunmuş, halen etkin konumdaki bir siyasiden aldığını da belirtmiştim.
Peki; polisler suçlu da, bu siyasetçimizin bir özrü olmayacak mı?
Paylaş