Paylaş
Kim ki hükümetin uygulamalarına karşı çıkıyor, eleştiriyor, susturulmalı. Somut bir olaydan, örneğin hükümetin büyük bir heyecanla başlattığı şu demokratik açılımdan gidelim de ne demek istediğimiz iyi anlaşılsın.
Daha açılım açılmamışken, koordinasyon görevini üstlenecek olan İçişleri Bakanı Beşir Atalay, ilk toplantılardan birini AKP kadrolarıyla yaptı.
Toplantıda siyasilerin yanı sıra partinin iletişimle ilgili uzmanları da vardı; bakan konuyu açıp herkese söz verdi.
Sonra bakın nasıl ilginç bir fikir de ortaya atıldı.
HESAPLARINA BAKIN
İletişim dendiğinde AKP’de ilk akla gelenlerden biri söz aldı.
Konunun halka doğru anlatılmasının önemine değindikten sonra devam etti:
“Bu amaçla çok şey yapılabilir. Ama en az bu kadar önemli bir şey daha var. Halk desteği için karşı çıkacak kişi veya grupların göz ardı edilmemesi de çok önemli. En büyük karşı çıkış şehit aileleri ve onların derneklerinden gelecektir. Bunlara karşı önlem almalı.”
Bunun üzerine, bakan dahil masadakiler, “Nasıl önlemler?” diye sordu.
“Baskı yapılsın. Bu derneklere gerekirse müfettiş yollayalım, gerekirse hesaplarını inceletelim, harcamalarına bakalım.”
Bakan gibi herkes şaşırmıştı; ama görüş açıklamak serbestti!
Sonrasında, bildiğimiz kadarıyla, bu derneklere karşı böylesi girişimler yapılmadığına göre, zaten bakan da ciddiye almamıştı söylenenleri.
Demek istediğim, en beğendiğimiz bir fikir de olsa, canı yanan veya farklı düşünen birilerinin o fikre karşı çıkmasından daha doğal ne var? Hani bu iktidar döneminde Türkiye demokrasi alanında sürekli ilerleme gösteriyor ya, bunun en güzel göstergesi de farklı fikirler değil mi?
Herkes açılıma hükümetin yanından bakacaksa ayrı partilere gerek de olmaz.
KAPICI YERİNE DUYARLI VATANDAŞ
Hani Erdoğan’ın köşe yazarlarına yönelik sözlerinde andığım iletişim uzmanının katkısı var mı bilemeyiz; ama bakın işte bugün 28 Şubat’ın mimarları da dahil, kimse çıkıp o süreci, o yaşananları savunamıyor.
Bugün yaşananlar demokrasinin yolunu daha fazla açan gelişmeler olarak görülsün isteniyorsa, 28 Şubat’ta yapılanların aksine, farklılıklara saygı göstermeli, hukuku işletmeli, yeni mağduriyetler yaratmamalı.
Örneğin; o gün, “İnsanları kapıcıya, bakkala sorup fişlediler” diyenlerin bugün adsız sansız “duyarlı vatandaş mektubu” ve “gizli tanıkla” yüzlerce kişinin cezaevine konmasına sessiz kalması yarın vicdanlarını kanatabilir.
O gün, tehlikeli diye bazı şirketlerin malları boykot edildiyse, bugün de boykot çağrısı yapmak, yetinmeyip vergi silahını kullanmak hiç doğru olmaz.
“O gün haksızlığa uğradık” diyenlerin bugün, haksızlığa uğradığı inancıyla intihar edenlerin ardından, “İntihar kurtarmaz” demesi yarın yürek burkar.
Ama ne gezer; “Bizden değil” diye dün yayınlanan bir andıcı lanetleyenlerin kimi, bugün görüşleri farklı diye her gün işten atılacak gazeteci andıçları yayınlıyor,
kimi de buna sessiz kalmayı tercih ediyor.
Bu da normal; çünkü dün, “Çocuklar ağlatıldı” diyen birileri bugün, babasına ağlayan çocuklara efelenip duruyor.
Paylaş