Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

AKP’nin içi

KAPATMA davasının ardından AKP’ye yönelik yazılan neredeyse tüm senaryolarda son, "kapatma" ile bitiriliyor.

İlginçtir ki buna en çok inananlar da AKP’liler.

Hangi AKP’li ile konuşsanız, "kapatılacağız" havası alıyorsunuz.

AKP’liler bunun temel dayanağını da, "Davayı açan güçler, kapatma olmazsa AKP’nin iyice kontrolden çıkacağına inanıyor" diye açıklıyor.

Kapatma kararının çıkacağına inananlar, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Anayasa değişikliğine gitmeme kararını da anlayamıyorlar.

Değişikliği şart görenler arasında artık AKP’li sıfatı olmayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de bulunduğunu söyleyebilirim.

Hala Tehdit

Davayla bir kez daha ortaya çıkan AKP’deki bu tür karışıklığın ana nedeni lidere bakış, yaklaşım ve onu donatmayla ilgili.

Geçen dönemin etkin bir-iki AKP’lisinden, "Başbakan’ı uyardık, ama..." sözünü sık sık duyduğum gibi, Erdoğan’ın konuşma metinlerini yazan isimlerdeki değişime dikkatimi çekenler de çok oldu.

Söylenmek istenen, "Başbakan’a aykırı görüş söylemek zor".

Bunu kanıtlayacak deliller de yok değil.

Erdoğan, grup veya Kızılcahamam toplantılarında sorun dillendiren, aykırı görüş açıklayan milletvekillerini sert ifadelerle susturdu, "Bakana, bürokrata gitmeyin, bana gelin. Siz Meclis’e gidin yeter" dedi.

Ancak ulaşılmaz olduğunu görmeyen Erdoğan, bu tutumunu, biri de dün yapılan kahvaltılı toplantılarda da sürdürdü; onları, "Geçen dönem 150-160 arkadaşın liste dışı kalma nedeni devamsızlık" diye tehdit etti.

Buna rağmen AKP’nin, hálá zaman zaman Meclis’i toplamakta zorlanmasının nedenini de yine bu kahvaltılarda bulabiliriz.

Liderlere iltifatta sınır yok

Erdoğan,
milletvekillerine konuşmaları için beş dakika süre veriyor.

Hani, konuşmaların 4 dakikası Başbakan’a derin iltifat ve gaz vermeyle tamamlanıyor, son dakikada ise kızdırmayacak laflar ediliyor, desem yeridir.

Milletvekilinin soruna girerse fırça yiyeceğini düşündüğü için iltifata yöneldiğini düşünebiliriz; ama Erdoğan’ın da mütevazılık gösterip, "Arkadaşlar bu iltifat bölümlerini geçin" dememesi, dinleme yoluna gitmesi manidar.

Amiyane tabirle, Başbakan’a dobra dobra konuşacak isim çıkmıyor.Vahit Erdem gibi bir istisnaya, yönetimin tepkisi de ürkütücü oluyor.

Zafer Çağlayan’ın sessizliği; Ertuğrul Günay’ın zıt kutuptan gelmenin farkını kapatmaya yönelik, bazı AKP’lilerin tabiriyle, "Vitesi tutmayan adam" tavrı sergilemesi de, "Benim ne etkim olur ki" diye düşünenleri sindiriyor.

Kapatma davası da tüm bunlara tuz biber ekince, tepkinin Meclis’e devamsızlıkla sınırlı kaldığını savunabiliriz.

Zaten AKP’de bundan öteye de bir tepki veya çalkantı beklemeyenlerdenim.

Erdoğan, azıcık zaman ayırıp milletvekillerini dinleyerek görüşlerini alsa, bir kısmını hayata geçirse her şeyi çok rahatlıkla kontrol edebilir.

Şunu da belirtmeli ki, kazara Erdoğan yasaklı olursa, kimse gelecek ismi Abdullah Gül’e yakın AKP’liler arasından (başta Ali Babacan) aramasın.
Yazarın Tüm Yazıları