Paylaş
Söze, Ermenek faciasıyla başladı; sorumlulardan mutlak hesap sorulacağını söyledi, “Arkadaşlarımız büyük çaba harcıyor” demeyi de ihmal etmedi. Sanki arkadaşlarına üzülmemiz gerekir gibi bir hava doğdu ya neyse.
Ardından Yalvaç’ta 17 kadın işçinin, Boğaz’da 24 mültecinin katledilmesi vardı, ikisini tek cümleye sığdırdı geçti.
Ne sorumlularından hesap sorma vardı, ne de ‘arkadaşların büyük çabası’!
Sıra 12 yılın özetine geldiğinde ülkede yaşanan büyük illüzyonu bir kez daha görür gibi olduk; neden derseniz, çok kısa bir özet yapayım.
SIKIYÖNETİM VE OHAL YOK AMA
AB’den başlayayım; çünkü AKP, en hızlı başlangıcı buradan yaptı.
2004 Kasım’ında ‘girdik’ diye Ankara’nın göbeğinde gündüz gözü havai fişekli kutlaması düzenlenirken bugün ortada müzakere dahi kalmadı.
Davutoğlu, “28 Şubat’ı tarihe gömdük” dese de geçen haftaki MGK’nın, o günküyle paralel gündeme sahip olması ve daha uzun sürmesi ironi gibiydi.
OHAL de tarihe gömülmüştü ama bugün, ülkenin geniş bir coğrafyası için kendi danışmanları ‘Kamu otoritesi yok’ itirafında bulunurken, sokağa çıkma yasağı konuyor; 1 Mayıs ve Gezi anmalarında sıkıyönetim uygulaması yapılıyor; büyük kentlerin köşe başlarını 24 saat TOMA’lar tutuyor.
Davutoğlu’na bakarsak Türkiye, dünyada sözü geçer güçlü bir ülke.
Tabii, kendisinin mimarı olduğu komşularla ‘sıfır sorundan’ ‘sırf soruna’ gelindiğini; BM’deki oylamada Arap ülkelerinden 1, Avrupa’dan 8 oy alındığını; dünyada neredeyse barışık ülke kalmadığını; Türk vatandaşlarının Irak, Libya, Mısır, Körfez ülkeleri, Suriye, İran, İsrail, Somali gibi ülkelere gidemez olduğunu unutursak.
Enflasyonda yüzde 8.9 ile yeniden dünya şampiyonu olmak; yıllık büyüme rakamında tek parti dönemlerinin yanına yaklaşamamak, Cumhuriyet ortalamasına ulaşılamamak dahi Davutoğlu’na göre, hem de, ‘büyük başarıydı’.
Üstelik o ‘başarı’ imkânsızlıklar içinde yakalanmıştı!
O imkânsızlık ise 79 yılın hükümetlerinin 750 milyar dolar harcamasına karşın kendilerinin 2 trilyon dolar harcamasıydı.
FARK SARAYDA
Tabii ki 12 yıl zikzaksız da geçmişti!
Ancak en azından, ‘Ergenekon ve Balyoz’ diye yer gök inletirken, aniden ‘Masum insanları içeri attılar’ noktasına gelinmesini; ‘Ne istediler de vermedik’ denen Cemaat’le 11 yıllık mutlu beraberliğin ‘hain’, ‘ajan’, ‘paralel yapı’ suçlamalarıyla bitmesini; çocuklarımız kobaymış gibi her yıl yeni bir eğitim sistemi uygulandığını görmezsek.
“Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla” mücadele sözü de tutulmuştu. Ama bu konuya girmeyeyim; çünkü Davutoğlu, “3Y ile mücadelemiz kararlılıkla sürecek” dediğinde koca salondan tek alkış çıkmaması çok şeyi izah etti.
Davutoğlu’nun, Ermenek faciasını eleştiren Bahçeli’ye, “Sen Marmara depremine kaç günde ulaştın” diye sorması ise ilginçti; şu nedenle:
‘Marmara depremi nire, Ermenek faciası nire’ diye soramadık ama bir an, ‘Güçlü devletimiz 18 madenciye anında ulaştı’ illüzyonunu yaşar gibi olduk!
“Van’da 10 bebek çadırlarda yanarak öldü, dev Marmara depreminde ise bu acı hiç yaşanmadı” demeyi dahi unuttuk.
Ama hakkını verelim, önceki hükümetlerin hiçbirinin aklına makam için saray inşa etmek gelmemişti, AKP farkı burada yarattı.
Paylaş