BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, 338 üyeli AKP grubunun TBMM Genel Kurulu’nda sık sık karar yeter sayısına (139) ulaşamamasına çok sinirleniyor.
Özellikle mayınlı arazilerin temizlenmesi ile ilgili tasarının bir türlü bitirilememesi üzerine, son grup toplantısını AKP Genel Merkezi’nde yaptı.
Başbakan ne kadar haklı olsa da milletvekillerine, "Meclis’e gidin" derken Meclis grubunu genel merkezde toplatması şaka gibiydi.
Yoklamayı da bizzat kendisi gerçekleştirip şunları dedi:
"Birlik ve beraberlik içinde olmalıyız.Grubun kararlarına uymalıyız.Toplantı yeter sayısına ulaşamamak bize yakışmıyor.Bakın gerekirse artık toplantı yeter sayısını muhalefet değil, biz isteyeceğiz."
Erdoğan, şu sözleriyle bakanları da es geçmedi:
"Kanunun asıl sahibi bakan (Milli Savunma Bakanı) da gelmiyor. Gelip orada kanunu kendisi savunmalı. Sorulara tatmin edici cevaplar vermeli."
MESLEKLİ BİR GRUP
Başbakan’ın sözleri o gün dahi sonucu değiştirmedi, diyebiliriz.
Evet, AKP grubu daha birinci yılında ciddi bir yorgunluk içine girmiş görünüyor, milletvekilleri Meclis çalışmalarına katılmıyor.
Bu grubun iç dünyasıyla ilgili art arda dört yazı yazdım; bence Başbakan işe grubun psikolojisini çözerek başlamalı.
O yazılarda gruptaki direnişin bütün işaretleri var.
İşte, Mehmet Emin Ekmen’in (Batman), "Devamsızlık çok fazla; bunun nedeni sivil itaatsizlik yansımasıdır.Milletvekilleri, yararlanılmıyor diye Genel Kurul’a gelmiyor. Milletvekilinin, bakan, genel merkez ve bürokrasiyle ilişkisi iyi değil. Keşke genel müdür olsaydık. Milletvekilinin değil, şube müdürünün dediği oluyor" şeklindeki sözleri.
AKP grubunun yarısı yeni; geçen döneme oranla siyasi olarak daha merkezdeler ve mesleklerinde kendilerini oldukça kanıtlamış isimler.
Başbakan merkeze açılım için bunu yaptı ve doğruydu da.
Ancak isimlerle yapılan bu açılımın anlayışla da tamamlanması gerekirdi.
Bunun için de "biat" anlayışını bırakıp vekillere, zaman zaman farklı sesler yükseltseler de kendilerini daha fazla ifade etme, yasama görevinde mesleki deneyimlerinden etkin yararlanma yollarını açmak gerekiyor.
Başbakan’ı çok seven Nursuna Memecan dahi, "Kendimi lüzumsuz hissediyorum.Buraya bir şey üretmek için geldim; ama oraya girince boğuluyorum. Çünkü yararlanıldığımı göremiyorum" diye isyan ediyorsa, "Millet sizi Meclis’e çalışmaya gönderdi; göreviniz el kaldırıp indirmek" anlayışını aşmalı.
BÜROKRASİ DAHA MUTEBER
Başbakan, bir yandan ’bürokratik oligarşiden’ yakınıyor, diğer yandan milletvekillerine, "Sakın ha bürokratları aramayın" diye çıkışıyor.
Haksız da sayılmaz, kişisel konularda bürokrasiyi kilitleyen çok milletvekili gördük; ama iliyle ilgili sorunlarda vekile anlayış göstermeli.
Milli Görüş kökenli, yılların milletvekili Kemalettin Göktaş (Trabzon), "Bu dönemde bürokrasi siyasete iyice hákim olmuştur. Bakanlıkları bürokratlar yönetiyor" noktasına gelmişse gerisini siz düşünün.
Dahasını söyleyeyim, Başbakan’ın illeriyle ilgili siyasi konularda dahi kendilerinden çok valilere güvenmesine içerleyen çok milletvekili var.
Kısacası Başbakan, gruptaki "sivil itaatsizliği" aşmak istiyorsa, onları muhatap almalı; konuşmalarını bastırmak yerine özendirmeli.