BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Obama’nın ziyareti ve Medeniyetler İttifakı zirvesi nedeniyle iki haftadır toplanamayan AKP grubuna seçim sonrası ilk seslenişini eğer iptal edilmezse yarın yapacak, sonuçları değerlendirecek.
Ancak milletvekilleri iki haftayı boş geçirmedi, görüşlerini özel sohbetlerde arkadaşları, parti yöneticileri ve gazetecilerle paylaştılar.
Grubun, sonuçları hiç de olumsuz okumadığını, halkın mesajının doğru alınması halinde iktidarın süreceğine inandığını hemen başından belirtmeli.
Milletvekili özelinde baktığımda ise sonucu ’hayırlı’ görenlerin çokluğu dikkat çekici; çünkü görüş ve uyarılarının dikkate alınmadığını; yönetimin kendilerine değer vermediğini, bunun teşkilatlara da yansıdığını; sonuçta ortaya, "Ceketi koysak seçilir" algısının çıktığını düşünüyorlar.
VİCDANLARI SIZLATMADAN
Bülent Arınç’ın seçim değerlendirmelerine grubunu neredeyse tamamı katılıyor; muhalefetin yolsuzluk söyleminin, Başbakan’ın hırçın üslubunun, medya ile kavganın, CHP ile MHP’yi aynı potada eleştirmenin yanlışlıkları...
Ancak, Arınç’ın seçim sürecinde askere yönelik eleştirisinin 28 Nisan bildirisinin aksine AKP aleyhine bir hava yarattığı da önemli bir tespit.
Arınç’ın genel söyleminin kıyı oyları, yani yaşam tarzı ile ilgili tereddüt sahipleri üzerinde AKP aleyhine sonuç verdiği de bir tespit.
Çarpıcı bulduğum birkaç diğer tespit ise şöyle:
Erdoğan’ın, İnönü dönemini meydanlara taşımasından, "Yönetim tarzında mutabık olmasak da, İnönü devleti kuran ikinci kahraman.60 yıl önceki uygulamayı bugüne taşımanın ne anlamı var" gerekçesiyle rahatsız olanlar var.
Kabinenin yorgunluğunu söylemeye gerek yok; milletvekilleri yanlarında öyle birkaç değil, çok sayıda "eski bakan" görmek istiyor.
Yardımlar çığırından çıktığı için AKP’nin aleyhine döndüğünden Batı’da vekilleri çok rahatsız eden (yumuşatarak aktarıyorum) şu söylem geliştirilmiş:
"Doğu’dakine buzdolabı, bize kömür."
Bu işe bir çekidüzen verilmesi, vergi sahibi yan komşunun vicdanını sızlatmadan yardımın gerçek ihtiyaç sahibine ulaştırılması ve de bunların gizlik içinde yapılması elzem bir durum haline gelmiş.
KAÇAN OY MERKEZDEN
Başbakan’ın seçim sonrası bakanlar için "Kapının önüne koyarım" nitelemesi yapması AKP grubunda, "Üslup aynı kalacak" havası estirmemiş değil; ama artık Başbakan’dan eskisi kadar korkulmayacak gibi, o nedenle 29 Mart sonrası bazı yeni görüntüler ortaya çıkabilir, diyorum.
SP’deki tırmanış o kadar da önemsenmiyor, "Numan Kurtulmuş’tan daha iyi isim yok, buna rağmen 5,6.Bu başarı değil" değerlendirmesi yapılıyor; merkezden kaçan oy miktarının daha yüksek olduğu gerekçesiyle, Başbakan’ın milli görüşe mi merkeze mi yöneleceği merakla bekleniyor.
"Erdoğan’ın medyaya tutumu kabul görmüyor" demek ise en rahat iş.
DYH’e kesilen cezayı da geçerek şu güncel örneği vermek istiyorum:
"Bağımsız gazetecilik" diye yola çıkan, her gün Doğan Grubu medyasına ders vermeye kalkışanlar, bırakın yazı işleri müdürlerini, muhabirleri bile işinden ederken "Başbakan istedi" izlenimi yarattılar.
Erdoğan’ın dahli varsa da yoksa da AKP grubu bu görüntüyü hiç sevmedi.