Paylaş
Çok değil daha 6 yıl önce, Dışişleri Bakanlığı’nın ev sahipliğini yaptığı bir öğlen yemeğine UAO yöneticileri de davet edilince neredeyse kıyamet kopuyordu.
Ama bu örgüt geçen hafta Antalya’da, Gloria Golf otellerinde, tam 6 gün, 80 ülkeden yaklaşık 500 delegenin katılımıyla 29. genel kurulunu yaptı.
“Nereden, nereye” dedirtecek bu toplantı, basına kapalı gerçekleştirildiği için medyanın ilgi alanının dışında kaldı.
Oysa, UAÖ’nün kongre için Türkiye’yi seçmesi, insan hakları alanında son yıllarda gösterilen ilerlemede nereye varıldığının da güzel bir örneği.
YENİ MİSYON
UAÖ’nün Yönetim Kurulu’nun 9 üyesinden birinin Levent Yakup Korkut olduğunu çok kişinin bildiğini sanmıyorum; ama genel kurulun Türkiye’de gerçekleştirilmesinde bu üyelik büyük avantaj sağladı.
İnsan hakları sicili kötü olan bir ülkede bu tür toplantı yapmayan UAÖ neden Türkiye’yi seçti, diye baktığımda iki gerekçe öne çıktı:
Türkiye, global dünyada nereye gidildiğinin iyi bir örneğini veriyor.
İnsan hakları ve sivil haklar alanında artık kötü konumda olmayan Türkiye, Müslüman coğrafyanın olumlu gelişmelere örnek tek ülkesi.
Yüzde 80’i Türkiye’ye ilk kez gelen, tamamı da Antalya’dan çok mutlu ayrılan delegeler, gece yarılarına kadar süren ilginç tartışmalar yaptı.
Bu tartışmalarda insan hakları mücadelesine yeni misyonlar yüklendi.
Öyle görünüyor ki örgüt, artık ülkelerin başlarını sadece idam cezaları, işkence ve kötü muamele konularında ağrıtmayacak.
Kuraklıktan kaynaklanan göç, genetik biliminin insan ve ekosistem üzerindeki etkileri, yoksulluk ve barınma yeni mücadele alanları olacak.
Bunların tümünde öncelik ise kadın haklarına verilecek.
İnsanlık onuruna yaraşmayan her şeyin ortadan kaldırılması, sivil-politik haklarla ekonomik-sosyal haklar arasındaki bütünlük de yeni misyon içinde ve ilk eylem de “Demand Dignity” (Onurunu Koru) bildirgesi olacak.
DİPLOMASİNİN PARÇASI
Bildirgenin konusu barınma ve yoksulluk olacak; çünkü delegeler, temel insan hakları kullanımında ana engelin yoksulluk olduğu kanısında.
Dünyada iki milyar insanın günlük geliri 1 doların altında, 40 gebe kadından 8’inin öldüğü ülkeler var; oysa Batı ülkelerinde bu oran 40 binde bir.
Bu tür örgütler artık uluslararası diplomasinin bir parçası gibi; örneğin Uygur Lider Rabia Kadir, UAÖ girişimleri ile serbest kaldı.
Türkiye’nin bu örgütlerle daha sıkı ilişkiye girmesinde yarar var.
Levent Korkut’un UAÖ’deki konumu, Uygar Özesmer’in Greenpeace Akdeniz Bölge Direktörlüğü görevi son derece önemli.
Dışişleri Bakanlığı genel kurul nedeniyle UAÖ’ye hiç zorluk çıkarmadı; aksine, “Yapabileceğimiz bir yardım var mı?” diye sordu.
Ancak bununla yetinmemeli, bu örgütlerdeki etkin vatandaşlarla formel olmasa da yakın iletişim kurmakta, “Dünya nereye gidiyor, Türkiye nerede” diye sormakta yarar var; diğer ülkeler bunu çok iyi yapıyor da.
Paylaş