ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım’ın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın en güvendiği, en yakını saydığı kabine üyelerinin başında geldiğine şüphe yok.
Yıldırım, seçimlerden önce "Yüzde 40’ın altı sıkıntı olur" demişti.
Kahvesini içmeye gittiğimde bu sözlerini anımsattım.
Söze, "Doğru onu söyledim; ama 40’ın altı derken yüzde 35’i kastettim" diye başlayıp seçime yönelik değerlendirmesini şöyle özetledi:
"Aldığımız sonucu küçümsemek doğru değil; ancak halk, bize bir mesaj verdi.Hálá umudun, alternatifin AK Parti olduğunu söyledi.Ama halk bununla yetinmedi, ’Vazgeçilmez de değilsin’ mesajı verdi, ’Dikkat edin’ dedi. ’Erken uyarı sistemi’dir bu.Sistem devreye de girdi.Vatandaş iradesini koydu, bu iradeye hükmedemeyiz, sadece kabul ederiz.Biz de bu erken uyarının gereğini yerine getiririz."
ORTAM DİNLEMENİN ÖNLEMİ YOK
Yıldırım’ın, seçime yönelik başka tahlilleri de var; ancak anladığım, bunları Başbakan ve parti yönetimiyle paylaştığı için dillendirmek istemiyor.
Böyle olunca da Yıldırım’la gündemdeki bir başka önemli konuya, telefon ve ortam dinlemeleri üzerindeki tartışmaya geçtim.
Bu konuda da daha önce, "Dinlerse dinlesinler, çekinecek ne var" yönünde sözler sarf etmiş biri olarak Yıldırım, bunca yakınmaya ve tartışmaya rağmen, telefon konuşmaları yayınlanan veya ortam dinlemesine takılan hiç kimsenin yargıya gitmemesine hayret ediyor.
Yıldırım, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) kendisine bağlı değil, sadece ilişkili kurum olduğunun altını çizerek tartışmaya katıldı.
"Bu kuruma yönelik haksız eleştiriler var. Bir kere dinlemeyi burası yapmıyor. Yasalara uygun dinleme kararı için, dinlemeyi yapacak yetkili kurumlara uç veriyor. Hepsi de mahkeme kararı ile. Eğer kararda yanlışlık varsa, kurum uyarıyor, itiraz ediyor, gerektiğinde üst mahkemeye gidiyor. Eskiden dinleme konusunda keyfilik vardı, burası disipline etti."
Ortam dinlemesi konusunda ise Yıldırım biraz çaresiz konuştu:
"Bu ayrı bir konu. Etik olmayan bir durum. Yani bir dostunla sohbet ediyorsun, belki de üstünde bir cihazla gelmiş, ya da başka biri bunu yerleştirmiş. Üstünü başını mı arayacaksın? Dünyanın hiçbir yerinde de buna önlem yok. Eşin, dostun kayıt yapıyorsa ne yapılabilir ki?"
KİM YUVALANIRSA YUVALANSIN
Yıldırım’a TİB’de bir cemaatin yuvalandığı iddialarını da anımsattım.
Bunu kendisinin de duyduğunu, kamuoyunda konuşulduğunu belirten Yıldırım’ın yanıtı şöyle oldu:
"Bu da büyük haksızlık.Her fikirden adam var kamuda.Bir tasnife gidilirse ülke yönetilir mi?Böyle yapılırsa bu bölücülüğün farklı bir versiyonu olur.Zaten topu topu 50-60 uzmanın çalıştığı bir birim.Kim yuvalanırsa yuvalansın, kanun dışı bir işlem olabilir mi?"
Yıldırım, bu konuların hukuk çerçevesinde değerlendirilmesi ve sağlanan başarıların görülmesi gerektiğini de dile getirdi.
Ergenekon için "fasa fiso" dendiğini; ama bugün Susurluk’a, Danıştay saldırısına dayanıldığını söyleyen Yıldırım, "Huzuru bozan, terörü yapan hangi taraftan gelirse gelsin, karşı durulmalı. Hepimizin yapması gereken bu" dedi.