HÜRRİYET okurlarından, Zeynep Ediz Alantuğ, muhasebesiyle ilgilendiği çalıştığı şirkette, tam beyannameleri hazırlıyormuş ki birden tepesi atmış...
Kağıdı, kalemi, beyannameyi olduğu gibi bırakıp, iki elini de saçlarına götürüp, derin bir ‘‘offf...’’ çekmiş. Odanın içinde biraz dolaşıp, sinirleri yatışınca da bize yazmış;
‘‘Ben beyannamelerdeki Damga Vergisi artışına dikkatinizi çekmek istiyorum. Muhtasar beyanname hazırlıyordum ki ‘eh bu kadar da olamaz' dedim. Beyannamenin Damga Vergisi 1 milyon 440 bin liradan 10 milyon liraya çıkmış. Bu artış yasal mı, neye göre yapılıyor, niçin yapılıyor. Enflasyon oranında bir artış olması gerekmez mi? Ücret artışlarına kaynak bulamayan devlet, galiba kaynağı bulmuş... Öyle görünüyor. Ama bu kadar da olmaz ki... Kusura bakmayın bu sinirle biz de çıldırmak üzereyiz, neye nasıl yetişeceğimizi şaşırdık.’’
DEVAMI VAR
Okurumuz muhtasar beyannamenin yüzde 700 artan damga vergisine bakınca ‘‘çıldırmak üzereyiz’’ diye feryadı basmış. İyi ki diğer artışları farketmemiş. Çünkü Damga Vergisi’nde bırakın yüzde 700'ü yüzde 3 bin artış bile var. Bunlardan bazıları tabloda yer alıyor.
Hürriyet okurları, Damga Vergisi de dahil, çok sayıda vergideki artışın mantığının ne olduğunu soruyorlar. 2004 enflasyonu yıllık yüzde 12 olarak açıklanıp ardından, bazı vergilere yüzde 300-500 hatta yüzde 3000 zam yapılması kafaları karıştırıyor.
Bu arada, ilginç bir durum da, ‘‘harcırah beyannamesi’’ ile ilgili. Öteden beri, Damga Vergisi'ne tabi tutulan harcırah beyannamesi, Maliye'nin 7 Ocak 2004 tarihli Damga Vergisi Sirküleri ile beyanname kapsamında değerlendirilmekten çıkarıldı. Dolayısıyla, Damga Vergisi de yok. Peki o zaman, harcırahlardan geçmiş yıllarda alınan Damga Vergisi'nin de iadesi gerekmez mi?
OECD REKORU
Damga Vergisi'nin gereksiz olduğunu ve kaldırılması gerektiğini, yıllardır her Maliye Bakanı söylüyor. ‘‘Kaldıracağız’’ diyorlar ortadan kaldırma yerine yukarı doğru kaldırıyorlar!.. Tablodakiler, örneklerden sadece birkaçı...
Başka da var; örneğin; sözleşmelerdeki Damga Vergisi oranının binde 5'ten kademeli olarak binde 7.5'e kadar yükseltilmesi ile Türkiye OECD ülkeleri arasında en yüksek damga vergisi uygulayan iki ülkeden biri oldu. Son vergi düzenlemelerinde de korunan bu yüksek vergi oranı kanımızca ‘‘verginin kendi kendini kemirmesi’’ olgusuna dönüşmüş durumda. Oranın aşırı yüksekliği mükellefleri, ya sözleşme imzalamamaya ya da imzalanan sözleşmeleri ‘‘tezgah altında’’ tutmaya teşvik ediyor. İki nüsha imzalanan bir sözleşme, yüzde 1.5 gibi ciddi bir maliyet unsuru haline geldiği için, damga vergisi tahsilatına dönüşmüyor.
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi azami binde 1-2 oranındaki bir Damga Vergisi hem kayıtlı ekonominin gelişimine destekleyici olur, hem de sonuçta Damga Vergisi tahsilatında kayıp olmayacağı görülür.
Bir başka ilginç durum da tüketici kredileri ile ilgili... Banka ve özel finans kurumlarınca kullandırılan tüketici kredileri ile ilgili kağıtlar Damga Vergisi'ne tabi değil. Finansman şirketlerince kullandırılan tüketici kredilerine ilişkin sözleşmelerin ise sadece tüketiciye verilen nüshası Damga Vergisi'ne tabi değil. Finansman şirketlerinde kalan nüshası ve düzenlenen diğer kağıtlar Damga Vergisi'ne tabi.