YURT gezilerinden birinde Atatürk, tek öküz ile çift süren bir çiftçi ile karşılaşır.
- Kolay gele, bereketli ola Ağa...
- Allah razı olsun Bey...
- Hayrola Ağa. Öküzün tekine ne oldu?
- Devlete vergi borcumuz vardı Bey, icra kapımızı çalınca çaresiz kaldık. Koca öküzü satıp borcumuzu ödedik.
Atatürk "Sağlık olsun Ağa" diyerek, konuşmasını kısa keser.
Çiftçinin adının Halil Ağa olduğunu öğrenen Atatürk, bir süre düşünceli bir şekilde yürüdükten sonra, Salih Bozok’u yanına çağırır.
- Salih, yarın sabah git, Halil Ağa’yı bul ve bana getir. Benim kim olduğumu sorarsa, "Bizim bey seni bir kahve içmeye çağırıyor" de.
Ertesi gün, Halil Ağa getirildiğinde, Atatürk "Halil Ağa, anlat şu vergi işini bir daha" der.
Halil Ağa, vergi borcunu, icrayı, satılan öküzünü tekrar anlatır. Atatürk, kaşlarını çatar ve yanındaki İsmet Paşa ve Şükrü Kaya’ya dönerek;
- Arkadaşlar, biz İstiklal Savaşı’nı Halil Ağa’nın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık. Bu memlekette adaleti, vatandaşı böyle mi koruyacağız? Gerekirse vergi borcu ertelenebilir. Köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınmaz.
Bu konuşma üzerine, Atatürk’ü tanıyan Halil Ağa’nın;
- Sen Atatürk Paşa’msın galiba, bir kusur ettimse beni bağışla.
diye yalvarması üzerine Atatürk, Halil Ağa’nın sırtını okşayarak;
- Sana güle güle Halil Ağa, sen bizim gözümüzü açtın...
der ve Halil Ağa’yı ayakta uğurlar.
Atatürk’ün bu yaklaşımı, vergi borcu olan, iyi niyetli mükelleflerle ilgili güzel bir mesajdır.
BANKA HESAPLARINA HACİZ
Son birkaç haftadır, mükelleflerin banka hesaplarına, ihtiyati haciz uygulanıp, el konuluyor. Bu uygulamaların önemli bir kısmı da hukuka aykırı. Örneğin;
1- Ödeme emri tebliğ edilmeden, banka hesaplarına haciz konuluyor. Oysa konulamaz.. Konulursa, suç işlenmiş olur. Şu anda, ödeme emri tebliğ edilmeden banka hesaplarına el konulan ve perişan olan, binlerce mükellef var. Bunların içinde, Maliyeye 1 YTL dahi borcu olmayanlar bile var. Haciz uygulanınca, çekleri karşılıksız çıkmış, senetleri protesto olmuş!.. Kıvranıp duruyorlar.
2- Devlete borcundan çok, devletten alacağı olana da haksız yere haciz uygulanıyor. Bu durumdaki mükellefler, dilekçe verip "borcumu alacağımdan mahsup edin" diye talepte bulunmuşlar. Vergi dairesi görevini ihmal edip, mahsup işlemini yapmayı geciktirince, mükellefin banka hesaplarına, haksız yere haciz konulmuş.
3- Vergi borcunun 5-10 katı mevduata haciz konulmuş. İnanılır gibi değil ama bu da gerçek. Bütün bankalara yazı gönderilmiş. Birinci bankadaki mevduat, vergi borcunu karşılayacak durumda olmasına rağmen, bütün bankalara yazı gönderilince, her bankadaki hesap bloke edilmiş. Mükellef ise, perişan kere perişan.
Vergi borcu olup, ayda yüzde 2,5 gecikme zammı ödeyen bir mükellefin, bunun yarısı kadar faiz alarak, parasını bankada mevduat olarak tutması normalde mümkün değil.
Banka hesaplarına haciz konusunda Maliye Bakanlığı’nın Bankalar Birliği’ne gönderdiği 2 Kasım 2007 tarihli yazıda önemli açıklamalar var (Bkz. www.yaklasim.com).
Bu arada, 30 Haziran 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 1 No.lu Tahsilat Genel Tebliği’nde, "hacizle ilgili bildirilerin, borçlunun sadece tebliğ tarihindeki banka hesaplarında mevcut olan varlıklarını kapsayacağı" belirtilmesine rağmen, banka hesabında o gün yeterli para yoksa, sonraki günlerde yatan paralara da el konulmuş.
Sonrası belli. Ödenemeyen senetler protesto olmuş, çekler de karşılıksız çıkmış.
Şimdi... Bir Atatürk’ün vergi borcu olanlarla ilgili söylediklerine bakın, bir de şu anda yapılanlara.