Mesleğim gereği eski gazete ve dergileri karıştırmayı severim. Haberlerinden, mizanpajlarına, fotoğraflarından bulmacalarına kadar her sayfası ilgimi çeker. Ve bu yayın organları arasında dolaşırken hep şaşırıp kalırım. Bazı haberleri "not defterine" yazarım. Bugün sizi eski gazetelerin sayfalarına götüreceğim. Bakalım yaptığımız bu "tarihi gazeteyi" beğenecek misiniz?..
MANŞET
GAZİ PAŞA ÖNERGESİNİ GERİ ÇEKMEK ZORUNDA KALDI
Dün, Meclis’teki en mühim hadise, Gazi Paşa’nın parti grubundaki teklifiydi. İsmet Paşa gruba, Osmanlı hanedanına mensup kadınların memleketten çıkarılmamasının Meclis ve Cumhuriyet için bir şefkat eseri olacağı hakkındaki Gazi Paşa’nın bu teklifini bildirdi. O anda grup odasının içinde kasırgalar koptu.
Mebuslar masaların üzerine çıkarak, "Olamaz!" diye bağırışıyorlar, bu teklife isyan ediyorlardı. Mebuslara hákim olan psikoloji, merhamete ve şefkate yer bırakmıyordu. İtirazlar gittikçe yükseldi. "Yalnız sağ olanları değil ölenlerin kemiklerini bile memleketten atmalı" sesleri duyuluyordu. Bu durum karşısında Gazi Paşa teklifini geri almıştır.
(Akşam, 7 Mart 1924)
BAŞYAZAR
Türkiye’nin borcuGarp sermayedarlarına 100 milyon altın yani şimdiki kağıt parayla takriben 1 milyar borcumuz var. Bu rakamı söylemek kolay. Fakat hiçbirimiz 1 milyar liranın dehşeti hakkında hakiki bir fikre sahip değiliz. Bazı misaller gösterip 1 milyar liranın ne demek olduğunu anlatalım:
Şayet kağıt paraları uc uca tek Türk lirası olarak eklerseniz küre-i arzı tam 4 kere kuşatacak bir kuşak elde edersiniz.
Bir misal daha: 100 kağıt liranın ağırlığı 137 gram olduğuna göre 1 milyar liranın ağırlığı 1370 ton eder. Bunun Türkiye’den garbe sevki için transatlantikler lazımdır.
Ey ümmet-i İsa! Ey Şefik rahim peygamberin ümmeti... Bu kadar parayı biz nasıl verebiliriz, hiç düşündünüz mü?
(Akşam, 12 Mart 1930)
BİRİNCİ SAYFA HABERLERİ
Abdülhamid’in torunu kendini öldürdüAbdülhamid’in 30 yaşındaki torunu Abdülkerim, New York otellerinden birinde kendini öldürmüştür. Polis direktörüne yazdığı bir mektupta Abdülkerim zengin bir Amerikalı kadınla evlenmediği için intihar etmiş olduğunu söylemektedir. Abdülkerim bu kadının parasıyla Çinli serserilerden mürekkep bir ordu toplayarak Türkiye tahtını ele geçirmek fikrinde imiş.
(Akşam, 4 Ağustos 1935)
İsmet Paşa Hazretleri yüzmeyi öğrendiBaşvekil İsmet Paşa hazretleri dün sabah denizde banyo yapmışlardır. Müşarünileyh Hazretleri denizde yüzmeyi az zamanda çok iyi öğrenmişlerdir. Artık mantara lüzum olmadan denizde yüze yüze açılmaktadır.
(Cumhuriyet, 18 Ağustos 1929)
İstanbul-Ankara hava seferleri başladıİstanbul-Ankara tayyare servisi dün başlamıştır. Ankara’dan kalkan ilk tayyare saat 11.40’ta Yeşilköy’e gelmiş ve 15.30’ta Yeşilköy’den havalanan diğer bir tayyare de 17.10’da Ankara’ya vasıl olmuştur. Tayyare 1 saat 50 dakika olarak kabul edilen müddeti daha da kısaltmış ve 1 saat 40 dakikada gelmiştir.
İlk gelen tayyare ile Ankara’dan şehrimize üç yolcu gelmiştir. Müteahhit Hamdi, İnhisarlar Müfettişi Şadan ve İş Bankası memurlarından Berrin’dir. Tayyareyi Pilot Tahir getirmiştir. Geçen sene Gazi Hazretleri "Havadan seyahat edenlerin sayısı artsın" diye yanına aldığı gazetecilerle birlikte "De Havilland" adlı yolcu uçağıyla İstanbul üzerinde kısa bir gezintiye çıkmıştı.
(Tan, 26 Mayıs 1936)
KÖŞE YAZARI
Taksitle burun
BİR yerde okudum. Amerika’da ameliyatla insanlara burun takan bir müessese işin kolayını bulmuş. Takma burun epey pahalıya mal oluyormuş. Herkes yaptıramıyormuş. Bunun için burun yapan müessese bu işi taksitle yapmaya karar vermiş. Lakin siz şu taksit denilen şeyin yeryüzüne ne kadar kök budak saldığını görüyorsunuz. Taksitle elbise, taksitle kundura, taksitle otomobil, taksitle palto, taksitle muşamba. Taksit. Taksit. Taksit... Nerede ise içtiğimiz bir bardak suyu bile sekiz taksitle beşer para ödeyerek içeceğiz. Ne korkunç şey şu haşmetlu taksit hazretleri.
(Hikmet Feridun Es
11 Ocak 1935)
ÜÇÜNCÜ SAYFA HABERLERİ
İstanbul’da kartopu oynamak yasaklandıYasağa kulak asmayanlardan ceza alınacak. Kartopu oynamak yasak olduğu halde bu sefer yalnız çocuklar değil, büyükler de buna heves ettiler. Atılan kartoplarından müteessir olanlar pek çoktur. Bu yüzden şikayetler başlamıştır. Bu nedenle bundan sonra kartopu atanlar hakkında hemen polisçe zabıt yapılacak ve küçüklerin de velileri tahkik edilerek para cezası alınacaktır.
(Vakit, 17 Şubat 1935)
İstanbul’da ilk defa meydana gelen hadiseBir öldürme meselesinden dolayı idama mahkum edilip idam hükmü temyiz mahkemesince tasdik edilerek Büyük Millet Meclisi’ne gönderilen iki mahkum hapishanede açlık grevi yapmaya başlamışlardır. İdam mahkumlarının isimleri Hamdi ve Niyazi’dir. Mahkumlar hücrelerinde yüzükoyun yatmakta ve verilen ekmeği yememektedir. Bu durumda mahkumlara zorla ekmek verilmeye çalışılacaktır.
(Cumhuriyet 5 Ağustos 1931)
Mektep görmüş bir köpek polise alındıPolis hizmetlerinde kullanılmak üzere Almanya’dan bir polis köpeği celbedilmiştir. ’Dolf Funt Grehend’ ismindeki bu köpek, Almanya’da köpek mektebinde tahsis etmiş ve arkadaşları arasında, aliyülala derecede şehadetname almaya muvaffak olmuştur.
Bu köpek altı aylıkken mektebe başlamış ve bir sene tahsil etmiştir. ’Dolf Funt Grehend’ iki metre yüksekliğindeki irtifaı kolayca atlamakta, Almanca lisanından anlamakta ve bu lisanla verilen bütün emirleri harfiyen ifa etmektedir.
(Cumhuriyet, 7 Eylül 1930)
Kaçak rakı çekerken yakalandılar Arnavut Köyü’nde "Mısırlı Hanım" adıyla bilinen köşkte oturan bakkal Toma’nın orada gizlice rakı çektiği haber alınmış ve köşkte yapılan araştırma sonunda büyücek bir kaşar, üç kilo cibre ve üç buçuk kilo rakı bulunarak müsadere edilmiştir.
(Milliyet, 22 Mayıs 1928)
Şehremaneti müdürlerinden Nazım Bey’in evi soyuldu
Evvelki gece Türbe’de, Evkaf Müdüriyeti karşısında kain Şehremaneti Umuru Meyahiye Müdürü (Sular İşleri Müdürü) Nazım Bey’in evine hırsız girmiştir. Nazım Bey’in Erenköy’de ikamet etmesinden istifade eden hırsız evi boş bulmuş ve ele geçirdiği eşyayı kamilen alıp götürmüştür.
Alınan eşya arasında Nazım Bey’in redingotu, şapkası, dikiş makinesi, ve sofra takımları bulunmaktadır. Caddeye nazır bir evin bu surette soyulması şayanı dikkattir.
(Yeni Ses, 28 Haziran 1926)
DIŞ HABERLER
Olacak şey değilLondra- Gandi’nin çıkardığı haftalık ’Yung India’ gazetesi başyazıcısı Bayan Beansali, hem tariki dünya olmuş manastıra girmiş hem de bununla iktifa etmeyerek bir daha konuşmamak için demir iplikle dudaklarını diktirmiş. Ağzına sulu yiyecek girecek kadar ince bir yer bırakmıştır. (Vakit, 20 Aralık 1933)
Televizyon tecrübesi yapıldı
Radyonun düğmesini çevirdiğiniz anda, dünyanın öbür ucunda verilen konseri dinliyorsunuz. Şimdi de düğmeyi çevirdiniz mi, hem konser dinleyeceksiniz hem de konseri verenleri göreceksiniz. İşte buna televizyon diyoruz.
Londra’da bir TV tecrübesi yapıldı. Fakat tam resimleri aksettirmeye başlayınca herkes şaşaladı. Ve akisleri kestiler. Çünkü resimde çırılçıplak kadınlar görüldü. Bunun sebebi incelendi ve bulundu. Infra Rouge şuaları her türlü kumaştan geçiyor, ancak suni ipekten geçemiyormuş. Bundan böyle televizyonla aksettirileceklerin içine suni ipekten mayo giymeleri şart oluyor.
(Akşam, 20 Ocak 1936)
Mussolini’nin cesedinin yarısı kaçırıldıMussolini’nin cesedi mezarından çıkarılarak kaçırılmıştır. Cesedi kaçıranların çok acele ettikleri anlaşılmaktadır. Zira eski İtalyan diktatörünün bir bacağı tabutun içinde kalmıştır. Polis, üniversite talebelerinden şüphe etmektedir.
United Pres Ajansı’nın muhabirinin bildirdiğine göre tabutun içinde şu kağıt bulunmuştur: "Aziz Duçe, seni nihayet tekrar aramıza aldık. Seni güllerle sarıp sarmalayacağız. İmza: Faşist Demokratlar."
(Tasvir, 24 Nisan 1946)
EKONOMİ HABERLERİ
Filozof Hidayet denize tel çekiyorİzmir’de satılan balıkların bayat olduklarını iddia eden filozof Hidayet Keşfi, canlı ve çok taze balık yetiştirip satmak için teşebbüste bulunmuştur. Vilayet ve belediyeye müracaat eden bu zat İzmir Karşıyaka yolunda sahilde bir kısmı ayırarak burada tel kafesler içinde balıkları canlı olarak muhafaza edeceğini ve satacağını bildirerek sahile tel kafesler çekmek için müracaat etmiştir."
(Vakit, 6 Aralık 1936)
Japonya kedi derisi istiyorBazı Japon tacirleri, İstanbul Ticaret Odası’na Osaka’dan gönderdikleri bir mektupla Türkiye’den kedi derisi ve boynuz almak istediklerini bildirmişlerdir. Türkiye’deki kedilerin semiz, tüylü ve derileri terbiyeye müsait cinslerden olduğunu öğrenerek müracaatta bulunan bu firmalar, derileri alınacak kedilerle, derilerin ne zaman ve ne şekilde yüzüleceği hakkında da uzun boylu malumat vermişlerdir.
(Cumhuriyet4 Nisan 1934)
MAGAZİN
KongorillaVahşi hayvanların can sıkıcı mırıltılarını, yabani şarkılarını, ulumalarını, samiahıraş bağırışlarını ve haykırışlarını "Kongorilla" filminde dinleyeceksiniz. Bu meçhul safhayı tanıtmak için tam iki sene sarfı mesai edilmiştir. Yakında sinemalarda.
(Son Posta, 22 Ekim 1932)
Sulukule’deki kavga hastanede nihayetlendi
Sulukule’de para karşılığında kavga gösterisi yapan Çingene kadınları, dün yine böyle bir gösteri kavgasına başlamışlar, birbirlerine yakası açılmamış küfürler, iftiralar ederek, çirkin el ve kol hareketleri yaparak seyredenleri gülmekten kırıp geçirmişlerdir. Ancak kavgadaki üstünlüklerini seyirci beylere daha da beğendirmek için işi giderek azıtmışlar, sonuç olarak işi gerçekten ağır ve kanlı bir şekle dönüştürmüşlerdir. Çingene kadınlardan dördünün tedavisi ayakta yapılmış, beş tanesi ise Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırılmışlardır.
(Memleket Gazetesi 8 Mayıs 1919)
Gençlik Tılsımı: SEKSÜLİN
İktidarsızlıktan şikayetci iseniz, birçok ilaçları alıp da hiçbirinden fayda görmemişseniz size son bir tecrübe tavsiye edeceğiz. Seksülin kullanınız.
(Akşam, 8 Haziran 1933)
SPOR HABERLERİGalatasaray-Fenerbahçe maçı yarıda kaldıDün senenin en mühim maçlarından biri olan Galatasaray Fenerbahçe maçı Taksim Stadyumu’nda oynandı. Yalnız maça gelen ahali ancak 32 dakika oyun ve 12 dakika da münakaşa, rica ve sövme seyretti. Fenerbahçe daha 6’ncı dakikada bir gol atınca Galatasaraylılar yedikleri bu golle kuvve-i maneviyelerinin kırıldığı görülüyordu. Maçın 32’nci dakikasında Şaban’ın attığı gole Mithat itiraz etti.
Oyunu yöneten hakem İstanbulspor’dan Emin Bey bu itirazı maçtan sonra tetkik edeceğini söyleyip oyunu başlattı. Bunun üzerine sol tribünden hakeme hakaretamiz elfaz sarfedildi. Hadisenin en tuhaf kısmı bundan sonra başladı. Hakem düdük öttürerek bu şekilde maçı oynatamayacağını ve oyunu tatil ettiğini söyledi. Her iki taraf oyuncularının rica ve ısrarlarına rağmen hakem sözünde ısrar etti ve çekildi, gitti.
(Milliyet, 9 Temmuz 1933)