Selam olsun mutfağın Spartaküs’lerine!

Sadece kolları değil, ‘kafası’ da yanmış baş şef... Her şeyi ayakta tutmaya çalışan ama mutfağın belki de en yalnızı yardımcı şef... Bir şeyler öğrenmeye çalışırken hep ezilen, en çok da ezmeyi öğrenen komiler... Sadece yemeğin değil, restoranın hatta çalışanların sahibi olduğunu zanneden müşteriler... Yeni izleyebildiğim ‘Boiling Point’ filmi, kalabalık bir restoranın işte bu sürreel dünyasını mükemmel anlatıyor. Umarım izleyenler bir mutfağın nasıl çalıştığını daha iyi anlar. Çünkü şefler sizin için kendi sağlığını, hayatını feda eden modern zaman gladyatörleri artık...

Haberin Devamı

Sürekli okuyucularım, daha önce burada sinema ve yemek üzerine yazdığım yazılarımı hatırlayacaktır. Okumadıysanız, Japon kültlerinden ‘Tampopo’yla yemek aşkımı ve Fatih Akın’ın ‘Soul Kitchen’ filmi üzerinden gurbetçi mutfağını anlattığım yazılarımı arşivde
bulabilirsiniz.

Selam olsun mutfağın Spartaküs’lerine

Birkaç gün önce, Doha üzerinden Sydney’ye uçarken seyrettiğim film, mutfak ve yemek filmleri listemde en üst sıraya oturdu. ‘Boiling Point’ (2021), Stephen Graham’ın müthiş oynadığı bir yapım... Tipik bir Londra restoranı... Yılın en kalabalık gecesi... Kariyer ve hayat mücadelesinde bir şef...

HEPSİ ÇOK TANIDIK KARAKTERLER

Hırslı; sadece kolları değil, kafası da yanmış baş şef... Her şeyi ayakta tutmaya çalışan ama mutfağın belki de en yalnızı ‘sous şef’ (yardımcı şef)... Ekibin saygısını kazanmanın para kazanmaktan çok daha zor ama uzun vadede daha kârlı olduğunu bir türlü göremeyen patronlar... Aslında başka hayalleri olan, bu işi mecburen yapan garsonlar... Bir şeyler öğrenmeye çalışırken hep ezilen ve en çok da ezmeyi öğrenen mutfak ya da salon komileri... Ödediği üç kuruşa sadece yiyeceği yemeğin değil, restoranın hatta çalışanların dahi sahibi olduğunu zanneden müşteriler... Restoranda bir gün çalışmış biri bile bunları çok iyi bilir!

Haberin Devamı

İşte, Philip Barantini’nin ‘one-shot’ tekniğiyle çektiği film, bu tanıdık karakterleri ve kalabalık bir restoranın sürreel dünyasını mükemmel anlatıyor.

Burada yemek sevdalılarının affına sığınarak, bu tekniği biraz açıklamak istiyorum. ‘Tek kamerayla kesintisiz çekim’ olarak özetleyebileceğim ‘one-shot’, izleyiciyi olaya tüm gerçekliğiyle dahil etmek üzerine kurulmuş, sinemanın belki de en zor tekniklerinden biri... ‘Rope’ (Alfred Hitchcock, 1948), ‘Birdman’ (Alejandro Inarritu, 2014) ve Oscar’ları süpüren ‘1917’ (Sam Mendes, 2019) bu şekilde çekilmiş ünlü filmler... ‘Boiling Point’i bunlardan ayıran en büyük özellikse, diğerleri parça parça çekilerek kurgulanırken bu filmin tek bir seferde çekilmiş olması.

Haberin Devamı

Selam olsun mutfağın Spartaküs’lerine
Stephen Graham’ın (üstte, sağda) oynadığı film, yılın en kalabalık gecesinde kariyer ve hayat mücadelesi veren bir şefi anlatıyor.

Kendisi de bir zamanlar şeflik yapan yönetmen Barantini, daha önceleri defalarca provasını yaptığı filmi dört kez çekmiş ve dördüncü kayıt, teknik açıdan daha iyi olsa da, üçüncü kayıttaki oyunculuğun üstünlüğüne inanarak bizlere bu kaydı sunmuş. Var olsun!

Gelelim filmde izlediklerimize... Daha ilk dakikalarda, şefin -hepimizin ortak çaresizliği olan- aile ve iş hayatını dengeleme stresine ve işe kim bilir kaçıncı kez geç kalmasına tanık oluyoruz. İçeri giriyor. Hijyen denetleyicisinin kontrolü akabinde, mekânın iki puan kaybetmesiyle başlayan rüzgâr, tahammül sınırı zorlanan çalışanlar, kaba misafirler, 86’lar (şef lügatinde ‘biten ve bu nedenle artık müşteriye servis edilemeyen yemek’) ve dost bildiğimiz düşmanlar sayesinde, her şefin alışık olduğu fırtınalardan birine dönüşüyor.

Haberin Devamı

Tüm ayrıntıları verip seyir zevkinizi kaçırmak istemiyorum ama Jason Flemyng’in müthiş bir inandırıcılıkla oynadığı ünlü TV şefi Alastair Skye karakterine de ayrı bir paragraf açmak zorundayım. Zira dost ve mentor olmaları gereken ama aslında ilişkilerini sadece kendi üstünlükleri üzerine kuran narsist şef karakterleri gerçek dünyada da öylesine bilindik ki... Yurtdışındaki bir restoranın en zor ve kalabalık gecesi olan ‘Kara Cuma’da (Noel’den önceki son cuma gecesi), daha önce beraber çalıştığı arkadaşının (!) restoranına, bölgenin en sert yemek yazarıyla geliyor. Şefi servisin ortasında masaya çağırıp yemeklerin çoğunun onun restoranlarından aşırma olduğunu güya dostça söylüyor! Seyrederken, şefin yemeğine ekstra baharat ekleme saygısızlığında bulunan bu karakterin yüzüne zahter fırlatma isteği oluştu içimde!

Haberin Devamı

Bir sonraki yazımı, filmin kopma noktası üzerine yazmayı düşünüyorum. O yüzden hem kendi yazıma hem de filme dair daha fazla ‘spoiler’ vermemek adına toparlayayım cümlelerimi...

Film, kariyerimizin tüm kâbuslarını tek bir geceye sığdırıyor. Sektörden olanlar, şefin ve ekibinin çaresizliğine ortak olacaktır. Sektörden olmayanlarsa umarım bir restoranın ve mutfağın nasıl çalıştığını daha iyi anlayarak empati geliştirebilir. Çünkü şefler sizin için kendi sağlığını, hayatını, dostluklarını, ilişkilerini feda eden, bunu ‘mutfak’ adını verdiğimiz bir arenada her gece sizlerin önünde tekrarlayan modern zaman gladyatörleri artık... Selam olsun mutfağın Spartaküs’lerine.

Yazarın Tüm Yazıları