Paylaş
Öncelikle belirtelim ki, Başkan Soyer, eski bir tiyatro sanatçısı olmasının getirdiği müthiş bir takdim yetkinliğine sahip.
Çok özenli hazırlandığı belli olan bir metni yaklaşık 90 dakika boyunca etkileyici biçimde izleyenlere aktardı.
Tunç Soyer, Seferihisar Belediye Başkanlığı döneminde, o esnada kimsenin çok üzerinde durmadığı bir dünya trendini sezinleyip, o küçük ilçede hayata geçirmeye çalışıyordu.
Dünyanın “çok yorulduğunun” farkındaydı.
Nitekim, virüs felaketinden çevresel sorunlara, “hayat” bu durumu teyit etti.
Seferihisar’ı kararlılıkla bir “yavaş şehir” yapmıştı.
Doğaya, sanata, tarihe, tarıma dönük bir yaşam biçiminin asla ihmal edilmemesi gereğini hepimize işaret ediyordu.
Geldiğimiz yerde herkes bu değerlerin önemini idrak ediyor.
İzmir, asla bir “İstanbul öykünmesi” içinde olmamalı.
Hani birilerinin aşağıladığı “büyük bir köy” diye nitelenmemiz esasında bizim çok özel bir kalitemiz.
Akdenizli olmanın insanımızı biçimleyen huzuru, yaşadığımız çevreye, sevgi, saygı, özen olarak yansımalı.
İzmir; yıpratmayan, koruyan, koşuşturmayan bir medeniyet çizgisi ile tüm Türkiye’ye örnek olmalı.
Sevgili Tunç Başkan’ın sunumundan bizim çıkarttığımız mesaj bu...
İzmir’in geçmişte “Akdeniz incisi” olarak anıldığı “zenginliğine” iadesini sağlayacak bu yolda herkesin bir katkı koyması gerektiğini düşünüyoruz.
-----
Tırmandıran politik tercih
SATRANÇ bir oyun...
İki temel strateji güdülerek oynanır.
Ya atak, hücumcu oynar, dağıtırsınız.
Ya da savunma planlar, yeri geldiğinde ileri çıkıp sonuç alırsınız.
Siyaset de bir anlamda satranca benzer.
Meseleleri tırmandıran, üstüne üstüne giden bir aktif tutumu tercih edebilirsiniz.
Ya da susan, bekleyen, rakibin açığını kollayan bir anlayışa sahip olursunuz.
Hangisi iyidir?
Bu sorunun net bir cevabı olamaz.
Ancak bilinir ki, atak politik tutum diğerine göre daha “gerginlik” üretir.
AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren “rest”leşmekten çekinmeyen, bu tavrı bir “kararlılık” gösterisi olarak yansıtan pek çok olayına şahit olduk.
Diyebilirsiniz ki, aksi pek çok örneği de vardır.
Böyle olsa da bıraktığı izlenim, “Sayın Cumhurbaşkanı doğru bildiğinden vazgeçmez, tavizsiz uygular” şeklindedir.
Pek tabii, bu bir bilinçli siyaset anlayışı olduğu kadar, bir ölçüde de “karakter” meselesidir.
Bahse konu “sentez”in etkilerini özellikle dış politikamızda her cephede ülke olarak yaşıyoruz.
Yine, mesela Merkez Bankası acaba faiz arttırır mı, diye kestirimde bulunmaya çalışırken, Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu özelliğini değerlendirmelerimize temel faktör olarak katıyoruz.
Oysa AK Parti’nin iktidara geldiği ilk yıllarda pek çok yazarın “Recep Tayyip Erdoğan pragmatisttir” diye yazdığını hatırlıyorum.
Ancak, son yıllarda AK Parti’nin “esneme katsayısı”nın giderek azaldığı gözleniyor.
Dediğimiz gibi bu tutum iyidir ya da kötüdür, diye kesin bir şey söylemek mümkün değil...
Ama milletçe bu siyasi anlayışın “yürek çarpıntısı”na yol açtığı kesin...
Paylaş