Paylaş
“İnsan” için biçilen ömür, takribi 80 yıla ulaşmıştır.
İnsanoğlu biyolojik termini boyunca muhtelif canlılarla yol arkadaşlıkları yapar.
Örneğin, bir köpek sahibiyseniz, beraberliğiniz 10-15 yıldır.
Dolayısıyla, onun üzüntüsüne katlanacağınızı bilirsiniz.
Oysa bütünleştiğimiz canlılarla sonsuzluk hissine ulaşmak isteriz.
Asırlık bir çınarın karşısında heyecanlanmamızın muhtemel nedeni budur.
Bu yüzden diktiğimiz bir ağaç, çevremizdeki ormanlar, bizi sanki ölümsüzlüğe taşır.
Derken, bir gün bahçenizde gözünüzden sakındığınız ağacınızın “kırmızı palmiye böceği” tarafından kurutulduğunu yaşarsınız.
Ya da, yaşadığınız yerleri çepeçevre saran ormanların iki günde “kül” olduğu gerçeği yüreğinize bıçak gibi saplanır.
İşte, o an içinizden taşan isyan duygusu “vakitsiz ölümlere” dair kabullenememektir.
Ne çare ki, hayat devam eder.
Nazım’ın dediği gibi;
“Yani öylesine ciddiye alacaksın yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara kalır falan diye değil,
Ölmekten korktuğun halde, ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yani ağır bastığından.”
Her şerde hayır vardır, denilir.
Ölen köpeğiniz tüm sokak hayvanlarına yönelik farkındalığınıza, kuruyan ağacınız ya da yanan ormanlar, daha yeşil bir dünya idrakınızın gelişmesine...
-----
İlgi dilencileri
SOSYAL medya yaşadığı ortama katkı koymak ve kendini iyi hissetmek isteyenler için eşsiz bir mecradır.
Hal böyle olunca, yarı emekli ve hayata kızgın insanlar, hele bir de vakitleri bolsa hemen her şeye nizam vermeye bayılırlar.
Hani “sadece laf”tan kimseye zarar gelmez, diyebilirsiniz.
Ama bu kişilerin bilir bilmez her konuda ahkâm kesmeleri, bazen de belirli konulara “takık” bir ruh haline bürünmeleri, üçüncü şahıslar yönünden eğlenceli olsa da muhatap bellediklerinin dikkatini dağıtabiliyor.
Sosyal medya çığırtkanlarının en önemli eksiği meseleleri sadece bir yönüyle ve kendi doğruları ile değerlendirmeleridir.
Bağlı olarak, kestirmeden vardıkları tartışmasız yargılarıyla “suyu bulandırmayı” misyon edinirler.
“Bekâra eş boşamak kolaydır” cümlesindeki vurgu, adeta bu kişileri işaret eder.
Diyeceğimiz, hayat çok yönlüdür, pek çok dengeyi gözetmeyi gerektirir, toplumsal yarar seçkinci telakkilerden ibaret değildir.
Bu anlamıyla, günümüz Türkiye’sinde “değerli muhalif” olmak bedel ödemeyi göze almak demektir.
Şehrimizin bazı çok bilmiş “klavye silahşörleri” her nedense temkinlidirler ve netameli konulara hiç girmezler.
Bu anlamıyla, kendinize kanaat önderi rolü biçiyorsanız ve bu pozisyonun primine talipseniz, hiç olmazsa arada bir “sert kayalara” da güç gösterisine girmek icap ediyor.
Aksi halde cürüm de itibar da eksik kalıyor, dedikodu kumkumasından öteye geçilemiyor.
Son olarak belirtelim, bu işi iyi yapan ve faydalı bilgi ve görüşlerini ifade edenleri tenzih ediyoruz.
Paylaş