Paylaş
Yapısal düzenlemeler, değerli iktisatçı Mahfi Eğilmez’in de belirttiği gibi iki aşamalıdır. Bunlar; Yapısal Değişim ve Yapısal Dönüşüm başlıklarını taşır. Birinci aşama “Yapısal Değişim”in kavranılmasıdır. Hayat, ilave gelen her veri ile doğru bildiklerimizi yeniden tanımlıyor. Bu manada; teknolojiden çevresel sorunlara, demografik olgulardan sosyolojik değişimlere çok dinamik süreçlerin yaşandığı herkesin malumu. Örneğin 1960’ların dünyasına dair işçi hakları, belki de 2030’larda robot işçiler sebebiyle çok farklı noktalarda değerlendirilecektir. 21. yüzyılın ikinci çeyreği bilgi toplumunun, yapay zekanın, ezcümle teknolojinin biçimlendirdiği bambaşka sorunsallara ve onlara uygun çözümlere ihtiyaç gösterecektir. Yapısal bir değişim fütürist katkılarla da kavrandıktan sonra bu esaslara göre “Yapısal Reform”un tariflenmesi ve hayata geçiriliş evrelerinin tespit edilmesi aşamasına gelinir. Reform; sürekli ertelenen temel sorunlara yönelik kalıcı bir yol haritasına dair çözüm iradesinin ortaya konulması ve yola çıkılmasıdır. Yapısal reformlar tüm toplum için başlangıçta bir “acı reçete” vaat eder. Halının altına süpürülmüş kadim meselelerin rehabilitasyonu bir “orta vade” sürecini gerektirir. Yapısal reformun ana ilkeleri; verimlilik, rasyonellik, insani ve ekolojik duyarlılık başlıkları üzerinden şekillenir.
TOPYEKÜN DÜZENLEME
Yapısal reform topyekûn bir düzenlemedir. Bu anlamıyla ekonominin siyasetten ve sosyolojik olgulardan asla soyut olmayacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Bu sebeple ekonomik reformların yanısıra, eş zamanlı siyasal ve sosyal reformların da hayata geçirilmelidir. Siyasal reform derken, 21. yüzyıla yakışan Anayasa, demokratik bir “Seçim Sistemi” ve aynı prensiplerle “Siyasal Partiler Kanunu” düzenlemelerini yapmak icap edecektir. Sosyal reformlar; Eğitim, Adalet, Sağlık, Emeklilik ve benzer bir dizi aksayan sorunların rasyonel ve çağdaş bir anlayışla yeniden yapılandırılmasıdır.
Ekonomiye dair yapısal önlemler; Büyümenin katma değerli ve inovatif bir üretimle sağlanması, ülke içi tasarrufların yatırımlara sağlıklı kaynak teşkil edecek şekilde teşvik edilmesi, üretimin ithalata bağımlı olmaktan çıkartılması, cari açığın düşürülmesi, bütçe disiplinin sağlanması, enerji yatırımlarının teşviki ve hayata geçirilmesi, ekonomi ile ilgli kamusal kurumların siyasi etkilerden arındırılması ve nihayet vergi reformu gibi pek çok kadim sorunların çözümünün kararlı bir anlayışla hayata geçirilmesidir.
Türkiye’de 2000-2022 yılları arasında, ilgili yılların ortalama döviz kurları ile toplam 2 trilyon 701 milyar dolar vergi toplanmıştır. Ekonomi yönetimlerinin bu müthiş kaynağı ne ölçüde verimli kullandığı tartışmalıdır.
Hali hazırda dolaylı vergiler dolaysız vergilerin iki katıdır ve bu adil bir durum değildir. Yanısıra, beyana dayanan vergilerde tahakkuk/tahsilat oranları yıllar itibari ile bozulmaktadır. Diyeceğimiz, esasında devlet ekonomide açık ara en büyük oyuncu durumundadır.
Bu sebeple şubat ayında gerçekleştirilecek final toplantıya devletin ekonomi bürokratlarının ve fark gözetmeksizin siyasi partilerin ekonomi kurmaylarının da katılması, değerlendirilebilir. TOBB, TÜSİAD, Türkonfed, İşçi ve İşveren Sendikaları, Ziraat Odaları, Kooperatifler, ulusal ve uluslararası kariyere sahip uzmanlar, meslek örgütleri, akademisyenler, güncel ve müstakbel karar vericilerle inanıyoruz ki 1923 ruhu ve kalıcı etkilerinin yakalanması mümkün olabilecektir.
Paylaş