Paylaş
Birincisi; Ali Babacan’ın siyasete dönüş hazırlıkları.
Abdullah Gül’ün geri planda kalmayı tercih ettiği yeni parti çalışmaları belirli bu olgunluğa gelmiş gözüküyor.
Açık söylemek gerekirse, yeni oluşum AK Parti küskünlerinden ibaret bir izlenimi verirse pek şansı olmaz.
Duyumlara göre partinin çatısını Beşir Atalay koordine ediyormuş.
Partinin parlamenter sisteme geri dönüşü önereceği ve Avrupa Birliği ülkeleri ile ilişkilere özel bir önem verdiği söyleniyor.
Muhafazakar gelenekten gelenlerin söylemlerinin sonradan farklılaşmasını yaşayanlar, partinin “Özgürlük ve Hukuk” ismini almasına temkinli yaklaşabilirler.
Bu parti merkez sağ, merkez, hatta merkez sol seçmeni etkilemek istiyorsa, kurucu kadrolarını toplumun her kesiminden saygın insanlardan oluşturulması gerekiyor.
Aksi halde pek çok insan “bu filmi ikinci defa görmeyiz” tavrında olacaktır.
İkinci önemli gündem; İstanbul seçimleri...
Bu seçimler “doğru kişi ve kucaklayıcı söylem” ile umulanın üstünde başarı elde edebileceğini göstermiştir.
AK Parti, 2009 ve 2016 Haziran seçimlerinde oy kayıplarına uğramış, bilahare tekrar yükselişe geçmişti.
Şimdi, İstanbul seçimleri ve üçüncü bir “sendeleme” oldu.
Şüphesiz ekonomik krizin bu sonuçlarda rolü olmuştur.
Ancak, aday olarak seçilen profilin halk nezdinde karşılık bulması en az diğer faktör kadar önemli.
Kemal Kılıçdaroğlu düzgün bir genel başkan, hele son seçimlerde görüldüğü üzere çok iyi bir taktisyen.
Ancak, bu ülkede bazı önyargıları aşabilmek mümkün değildir.
AK Parti’nin oy kaybettiği geçmiş iki seçimde, CHP belki de bu yüzden fırsatları kalıcı hale dönüştürememişti.
Neyse, şimdi bir “Ekrem İmamoğlu” gerçeği var...
İlk önce kendisini İstanbul Belediyesi’nde kanıtlaması icap ediyor. Sonrasında bariz bir hata yapmazsa ülkenin geleceğinde önemli bir rol oynayacağı aşikardır.
Bu çerçevede Kılıçdaroğlu için “partinin akil beyni” konumuyla ikinci plana çekilme süreci başlamıştır, diye düşünüyoruz.
AK Parti’ye gelince; siyasetin doğasını zorlayarak tekrar trendi yukarı çevirebilir mi?
Açıkça, mevcut ekonomik tablo nedeniyle yıpranmanın durdurulmasının çok zor olduğunu düşünüyoruz.
Ayrıca, 20 yılın yorgunluğunu sadece AK Parti’de değil, toplumun her kesiminde hissediliyor.
Görünen o ki, iktidarın geleceği birinci planda kendini yenilemede göstereceği başarı ve inandırıcılık, ikinci planda ise muhalefetin performansına bağlı olacak.
-----
TERAS 1885
KORDON’da İzmir Ticaret Odası’nın yeni yerinin zemin katında eskiden bir efsanevi restoran vardı.
Bergama Restoran...
Mekanın işleticisi Zorlu Ailesi idi.
Kemal Zorlu, o günleri anlatırken bir başka heyecanlanır, gözleri dolar.
İzmir, her nedense bir biçimde oluşturduğu değerleri uzun süre koruyamıyor.
Neyse, şimdilerde yeni binanın çatı katında yepyeni ve “nefes kesici” bir mekan açılıyor.
“Teras 1885” isimli restoran Oda’nın sahip olduğu bir şirket tarafından işletiliyor.
“1885” aynı zamanda Oda’nın kuruluş yılıdır.
Hani “İzmir gün batımı” bu yerden daha iyi nerede olabilir, diye sormuyoruz.
Diyeceksiniz ki “Odalar”lar yeme-içme işini beceremez, vasat bir işletmecilik yaparlar.
Bu defa, sizi temin ederim ki, yanılıyorsunuz.
İzmir’in “notu kıt ve huysuz” dört gurmesi, Mahmut Özgener’in konuğu olarak açılıştan önce kapsamlı bir “tadım” yaptık.
Açık söyleyelim, yeni neslin harika şeflerinden Hasan Gül’ün hazırladığı şaşırtıcı lezzetler ile bir Michelin restoranları esintisi hissettik.
Esinti derken, “o Kordon’un akşam saat 10’a doğru insanı okşayan imbatı”, hele çatı katında olunca bir başka türlü keyif veriyor.
Bu yer, bu iddialı anlayışı ve özeni ile kendinden çok söz ettirecektir.
İzmir Ticaret Odası yönetimi her konuda kalpleri kazanarak, başarılı icraatlarına devam ediyor.
Herkese açık olan Teras 1885’i lütfen not edin ve ilk fırsatta deneyin.
Paylaş