Paylaş
Pek tabii onları kullananlar, onların kirlettiği “mazlum İslam” meselenin diğer boyutları.
21. yüzyıl maalesef bu korku filmini hep yaşayacak gibi.
Dua edelim kullandıkları teknoloji canlı bomba ya da makineli tüfeklerle sınırlı kalsın.
Galiba ağır ağır bir istihbarat ve gözetim dünyasına doğru gönüllü olarak “teslimiyete” yelken açıyoruz.
George Orwel’in “Büyük Birader”i belki aradığımız sükûneti sağlayacak, ama bu defa özgürlüğümüze “elveda” demek durumunda kalacağız.
Dehşet gecesini yaşayan Parislilere sorsanız muhtemelen Abraham Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisinden” hareketle “güvenlik” talebini mahremiyetlerinin önüne çıkartmayı tercih edeceklerdir.
7 milyarı geçtik, gittikçe çoğalıyoruz, geliri adil bölüşmüyoruz, adaleti kovalamıyoruz, aynı gemide olduğumuzu yok sayıyoruz ve dörtnala mutsuz, ürkek bir dünyaya doğru gidiyoruz.
-----
“Lakırdı” zamanı geçti
YUKARIDA belirttiğimiz hüküm cümlelerinin benzerini Ali Koç D20 toplantısında Kapitalist sisteme dair eleştirileri ile seslendirdi.
Sadece Ali Koç değil, dünyanın en varlıklı insanları da aynı türden kaygıları ifade ediyor ve sorumluluk üstleniyorlar.
Örneğin Bill Gates, eşiyle birlikte kurduğu vakıfla tüm servetlerini küresel sorunları çözmeye adıyor.
Diyeceğim; herkes, hepimiz kendi çapımızda insan olmanın ortak paydasını hissederek, elimizin değdiği, gözümüzün gördüğü, kulağımızın işittiği acılara karşı duyarsız kalmamalıyız.
Medyada gördük, İsveç Kralı bir kısım monarşi mülklerinin Suriyeli mültecilere tahsis edileceğini söylemiş.
Peki, bizler bu konuda neler yapıyoruz?
Sivil toplum kuruluşları neden “gölgede” kalıyor mülteciler konusunda?
Daha evvel de vurgulamıştık.
İzmir çevresinde yüzbinlerce “yazlık” bu mevsimde atıl konumda.
Basit düzenlemelerle bu insanlara geçici süreyle de olsa tahsis edilemez mi?
Sivil toplumculuk, “lakırdı” üretmek yerine fedakârlıktır, elini az da olsa taşın altına koymaktır.
Gençler, özellikle EGİAD, lütfen aksiyon alın, liderlik yapın, örnek olun.
-----
Otistik evlatlar
GEÇENLERDE, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı “Konak Moris Bencuya Özel Eğitim Uygulama Merkezi”ne ziyarete gittik.
Okul otistik çocuklara eğitim veriyor.
Hep biliyoruz, devletimizin imkanları sınırlı.
Bu sebeple hayırsever insanlara ihtiyaç var.
Moris Bencuya 2010 yılından beri bu okula çok ciddi bağışlarda bulunuyor.
Ziyaret esnasında eğitim gören o genç çocukların, onlara adeta kendilerini vakfetmiş değerli öğretmenlerin Moris Bey’e sevgisini görünce inanın gözlerimiz doldu.
Moris Bencuya 500 küsur yıllık İzmir’li, Manisa’lı.
İş dünyasından sivil toplumculuğa herkesin bildiği, takdir ettiği çok özel bir insan.
Bu kentte, onun gibi fazla toz kaldırmadan, “kaliteli insan” olmanın gereğini ifa eden daha pek çok kişi var.
Moris Bey’in şahsında bu insanlara selam ediyoruz.
Böylesi “gizli değerleri” tanıtmak medyanın görevi olmalı.
Hem bu vesileyle, hayatları boyunca hayır işlerinden vebalı gibi kaçanları utandırmış ve bir ihtimal o kişilerde de bir heyecan (!) uyandırmış oluruz.
Paylaş